Öncelikle John Green benim sevdiğim yazarlardan ve tanışma Kitabımız Aynı Yıldızın Altında ile oldu. O günden sonra tüm kitaplarını okuma isteği uyandı bende. Alaska'nın Peşinde ise bana biraz Ölü Ozanlar Derneğini anımsattığı için daha çok sevdim.
•
Ana karakterimiz Miles Halter. Ailesi ile yaşadığı evden ve okulundan sıkıldığı ve büyük belki'yi aramak için Culver Creek yatılı lisesine yazılır. Miles'in çok farklı ve hayranlık uyandırıcı bir takıntısı vardır: Ünlülerin ölmeden önceki son sözlerini ezberlemek gibi. Miles yurda geldiği ilk gün o da arkadaşı Chip yani nam-ı diğer Albay ile tanışır ve kendisi de bir anda "Tıknaz" ismini alır. Bu arada Miles'in son derece zayıf olduğunu unutmamak gerekir
•
Daha sonra Alaska ve Takumi ile tanışıyor. Ama Alaska, Tıknaz'ın hayatında gördüğü en farklı ve en güzel kız. Vanilya kokusu, okumadığı kitapları indirimlerden toplayıp kendine bir kütüphane yapması, ataerkil zihniyete düşmanlığı, elinden düşmeyen sigarası ve deli gibi içmesi, aklına gelen her şeyi yapmasıyla tam bir efsane.
Tıknaz'ın ona vurulması kadar doğal bir şey olamaz çünkü Alaska Young herkesin başını döndüren biri. (Ama ben Alaska'yı o kadar sevemedim o ayrı mesele)
Albay ve Alaska Tıknaz'ın hayatının dönüm noktası olurlar resmen. Bugüne kadar yapmadığı ve aklının ucundan geçmeyen şeyleri onlar ile yaşar.
Benim kitapta en sevdiğim kısım Tıknaz'ın son sözlere olan merakının John Green'den gelme olması. Kitabın hepsini anlatabilirim şu an ama zor tutuyorum kendimi. Sadece okuyun ve okutturun pişman olmazsınız diyorum. Bu kitabın bana güzel şeyler kattığını düşünüyorum umarım okuyanlarda büyük keyif alır. Ve büyük belkiyi arayanlar umarım aradıklarını bulurlar. Bir başka kitapta görüşmek üzere kitap dostları...