Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

186 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Çocuk, başlangıçta bütünleşmemiş, kaotik deneyimler yaşamaktadır. (#52068882) Bu ilk deneyimlerden kendiliğin gelişmesine, anne ile ilişki içinde, annenin çocuğa sunduğu "kucaklayıcı çevre" içinde geçilir. Yaşamın ilk evrelerinde kuramsal olarak çocuğun, anne ya da annenin bir parçasıyla kendisini kaynaşmış (simbiyotik) halde deneyimlediği varsayılır. Öyle ki bu esnada çocuğa sen kimsin diye soracak olsak bize "ben memeyim" diyecektir. Anne, çocuğa eşduyumlu yaklaştığında, çocuk kendisini tatmin kaynağı olarak deneyimler, bir tür kendi kendine yeten başka herhangi bir nesneye ihtiyaç duymayan bir varlık. Bu bir kadir-i mutlaklık, narsisistik bütünlük, tümgüçlülük deneyimidir. Anne üzerindeki bu tümgüçlülük yanılsamasından çıkışta, çocuk yüzünü gerçekliğe dönmeden önce, annesi üzerindeki tümgüçlü kontrolünü ikame ettiği yeni bir nesne arar, Winnicott buna "geçiş nesnesi" der. Ve geçiş nesnesi ne çocuğun tümgüçlü iç, psişik dünyasına aittir ne de dış gerçekliğe; bebeğin gerçekliği tanıyıp kabul etme konusundaki yetersizliği ile artan yeteneği arasında bir ara durum, paradoksal bir deneyimleme alanına aittir. Geçiş olguları, bireysel farklılıklar olmakla birlikte yaklaşık 4.-6. aylar ile 8.-12. aylar arasında görülür. Geçiş nesnesi memenin ya da kaynaşmış o ilk ilişkinin yerine geçer. Çoğunlukla cansız bir nesnedir; oyuncak ayı, battaniye, mendiller vs. Ancak nesnenin avutucu, teselli edici oluşu onu geçiş nesnesi yapmaz, bir geçiş nesnesi yatıştırıcıdır ve işlevi özneyi simgesele, dış gerçekliğe taşımaktır. Özneyi dış gerçeklik ile tanıştırmada "yeterince iyi anne" merkezi bir rol oynar. Yeterince iyi anne, çocukla olan eşduyumunu tedricen azaltır ve bebeğin ihtiyaçlarına uyum göstermede optimal bir başarısızlık sergiler, bu anne çocuğu hayal kırıklıklarını tolere etmeye davet eder. Böylece nesneler bebek için gerçeklik kazanır; nesneler hem iyidir hem kötü. Annenin bu yetersizliği bebekte süreç duygusunu geliştirir, annenin yokluğunda bebek kendine yönelik tatminde bulunmaya başlar, o kaynaşmış birlik halini düşler, hatırlar, fantezi kurar, yeniden yaşar. Mükemmel anne, bebeğin ihtiyaçlarına kusursuzca uyum gösteren anne ise nesneleri bebek için varsanı haline getirir. Yani ben ile ben olmayanı ayırt edemez olur bebek, ki psikozun kökleri burada gelişir. Psikozda olduğu gibi çocuğun duygusal gelişimi sırasındaki örselenmeler geçiş olgusu deneyiminin yaşantılanmasına engel olur, nesnenin sürekliliği bozulur bazense bu nesne sürekliliği örtük bir şekilde muhafaza edilebilir olur. Üçüncü bölümde Winnicott "geçiş olgusu" ve "yeterince iyi anne" kavramları üzerinde durduktan sonra "oyun" üzerine kuramsal bir önermede bulunur; oyun oynamak yapmaktır, der. insan dışarıdaki şeyi denetleyebilmek için düşünmek ve istemekle kalmaz bir şeyler yapar, ki bir şeyler yapmak da zaman alır. Winnicott'a göre sağlığın göstergesi olan ve evrensel de olan şey oyundur. Oyun ya da yaratıcı faaliyet, ne içseldir ne dışsal, insan deneyiminin üçüncü bölgesi olan paradoksal ara bölgeye aittir, mutlak yaratıcılık ile zorunluluk arasında yer alır, kültürel deneyimin ta kendisidir. Çocuk oyun alanında dış ve iç gerçekliğin birbiri nezdindeki muadillerini arar, onları denkleştirmeye çalışır, bu iki dünyayı kendisi için tanıştırır, kendisi için tercumanlığa giriştiğinde annesi ona eskortluk eder. Winnicott'ın Oyun Kuramını gelişim dizisiyle de bağlantılı olacak şekilde şu maddeler halinde özetleyebiliriz; 1. Özne(bebek) ve nesne(anne) iç içe geçmiştir. Özne için nesne "öznel nesne" olarak algılanır. (Ben bir memeyim) ve anne bebeğin bulmaya hazır olduğu şeyi gerçek kılmaya çalışır. 2. Nesne reddedilir daha sonra yeniden kabul edilir ve "nesnel nesne" ortaya çıkar. Tabi bu sürece eşlik edecek, dışarı atılan şeyi bebeğe geri verecek bir anne olmalıdır. 3. Bir önceki aşamada güven duygusunu kazanan bebek "yalnız kalabilme kapasitesi"ni geliştirir. Anne yokken oyun oynayarak annenin hala olanları geri yansıttığı düşünülür. 4. Son aşamada ise çocuk iki oyun alanının örtüşmesine izin verir; annenin ve çocuğun oyun alanı. Anne başlarda çocukla oynar, onun kurduğu oyuna girmeye çalışır ve sonunda kendi tarzını oyuna katar. Bebek kendine ait olmayan bu fikre hoşlanma ya da hoşlanmama kapasitesine göre tepki verir. Böylece bir ilişkide birlikte oynamanın zemini hazırlanmış olur. Winnicott'a göre, Psikoterapi iki oyun alanının, hastanın ve terapistin oyun alanlarının örtüştüğü yerde yapılır (s. 75). Bu nedenle psikanaliste, analizanı oyuna çekmeyi salık verir. Kendilik arayışı ancak güvenin olduğu yerde gelişir. Güven gevşetir, bağlantısız düşünce silsilelerine mahal verir ve yaratıcılık amaçlanmamış bir deneyimdir. Bu olgu ancak kişiliğin bütünleşmemiş durumunda ortaya çıkabilir ve ancak geri yansıtıldığında bireyin örgütlü kişiliğinin bir parçası haline gelebilir, yani kaybolmak iyidir, bulunmamak dehşet verici. Bulunmak, bireyin var olmasına imkan tanır. Bu nedenle hastalar analizde ancak yaratıcı olduğu anlarda anlamlı değişimler yaşayabilir. Ve tabi bir zamanlar bu oyundaki anneden ve bebekten oluşan eşler terapi sahnesinde yerini analiste ve analizana bırakmıştır. Analist analizanı bulur. Değişim için annenin bir zamanlar aptalı oynadığı gibi şimdi sıra analisttedir. Şimdi altıncı bölümde ele alınan nesne ilişkisi ve nesne kullanımı arasındaki farkı ayırt edelim. Nesneyle ilişki kurma ve nesneyi kullanma farklı şeylerdir. Nesne ilişkisi özneye tecrit edilmiş bir şekilde özneye ait bir deneyimdir fakat nesne kullanımı için gerekli olan bir yansımalar yığını değildir, nesnenin dış gerçekliğin bir parçası olması zorunludur. Yani nesne kullanımında nesnenin özneden bağımsız bir şekilde orada bulunma özelliği vardır. Nesne kullanımında haz ilkesinden gerçeklik ilkesine bir kayış mevcuttur. İlişkiden kullanıma şu sıra gözlemlenir; (1.) Özne nesneyle ilişki kurar. (2.) Nesne özne tarafından dış dünyaya atfedilmeden evvel keşfedilme sürecindedir. (3.) Özne nesneyi yok eder. (4.) Nesne yıkıcılığa rağmen hayatta kalır. (5.) Özne nesneyi kullanabilir haldedir. Bebek nesne üzerinde belli haklar talep eder yine de mutlak tümgüçlülük geride kalmıştır ancak bebeğin geçiş nesnesinin hem sevgiye hem nefrete tahammül edebilir olması önemlidir. Çünkü öznel nesne, nesnel özne halini alıp dışsallaştıkça, öznenin onu öldürmesine, yok etmesine karşın misillemede bulunmadan hayatta kalması, sahip olduğu özellikler bakımından özneye yardımcı olur. Geçiş olgusu daha sonra dağılır nesne unutulmadığı gibi yas da tutulmaz ardından, nesne yalnızca anlamını kaybeder çünkü iç ve dış gerçeklik arasındaki potansiyel ara bölge kültürel alanın bütününe yayılır. Fakat hayatta kalan nesnenin varlığından sevinç duyulur, özne şunu der gibidir "Seni öldürdüm iyiki de öldürdüm ve iyi ki sen de hayatta kaldın". Ancak ilişkiden kullanıma geçişin bedeli bilinçdışı fantazide nesne ilişkisiyle bağlantılı süregiden yok etme faaliyetinin kabul edilmesiyle dönmek zorundadır. Winnicott'ın altıncı bölümdeki esas tezi şudur: Saldırganlık gerçeklik ilkesiyle karşılaşmaya bağlı olarak ortaya çıkmaz, burada dışsallık niteliği yaratan şey yıkıcı dürtünün kendisidir. Son olarak Winnicott bir dipnotta şunları diyor "...kendilik duygusu tanımı gereği birey tarafından gözlemlenip hatırlanmayan; güvenilen ve kendisine duyulan güveni boşa çıkarmayan, bağımlılığın şartlarını yerine getiren biri tarafından gözlemlenip geri yansıtılmadıkça kaybedilen bir bütünleşmemişlik durumu sayesinde ortaya çıkar." Bu noktada eğer özneye geri yansıtmalar yapamayacak bir anne varsa Winnicott "sahte kendilik" in ortaya çıkacağını söylüyor. Oysa Lacan'ı hatırlamak gerekir ki ona göre kendiliğin kendisi sahtedir. Çünkü insan, Öteki'nin arzusuna mahkumdur, işi gücü derdi tasası Öteki'nin arzusu karşısında takınacağı tavırdır. Ve daima özne ile nesne arasında, öznenin fantazi ve arzularının kalıntıları yer alacaktır. İçindekiler Sunuş Giriş 1. Geçiş Nesneleri ve Geçiş Olguları 2. Rüya Görme, Fantezi Kurma ve Yaşama: Bir Birincil Çözülmeyi Betimleyen Bir Vaka Öyküsü 3. Oyun Oynama: Kuramsal Bir Önerme 4. Oyun Oynama: Yaratıcı Faaliyet ve Kendilik Arayışı 5. Yaratıcılık ve Kökenleri: Yaratıcılık Düşüncesi 6. Nesne Kullanımı ve Özdeşleşmeler Yoluyla İlişki Kurma 7. Kültürel Deneyimin Yeri 8. Yaşadığımız Yer 9. Çocuğun Gelişiminde Annenin ve Ailenin Ayna Rolü 10. İçgüdüsel Dürtü Dışında ve Çapraz Özdeşleşmeler Açısından Karşılıklı İlişki Kurma 12. Ergen Gelişimine İlişkin Çağdaş Anlayışlar ve Yüksek Eğitimle İlgili İçerimleri Ek Kaynaklar
Oyun ve Gerçeklik
Oyun ve GerçeklikDonald W. Winnicott · Metis · 2013167 okunma
·
399 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.