Güray Süngü’yü her okuyuşumda omuzlarımda bir yük hissederim. Kötü değil bilinç yükü denilen tarzdan... Bi kalp ağrısı bi
dünyalığı bırak telaşı.
“Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?”
Tam olarak bunu kasdediyorum. Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde... ama ne yapmam gerekiyor diyerek bilincimi açtığım kişilerdendir Güray süngü.
O kadar derin manaya bağlı cümleler çizdim ki.
Kitabın ismine bi anlam yükleyim “sayıklar bir dilde” kalbimizin sayıklaması desem doğru olur mu bilmem ama yanlış da olmaz. Benim için böyle bi anlam taşıyacak en azından. Sayıklama dili.
Kitap sizi ince yerlere çekiyor. Şiirimsi düşündürücü durumları ile yoğuruyor sizi. Sonu çok iyidi. 2019 da olan dokuz yaşındaki Suriyeli bir çocuğun intiharına değinilmiş, ipin ucuna dünyayı takar demiş. O olaydan herkes sorumlu evet. Siyasi boyutu bi tarafa ama dışlayan da ülkesinden gitmesine sebep olanda, içlerine kabul görmeyende, herkes. Hepimiz. Ve hala daha aynıyız.
Bombaların penguene benzetildiğini bu kitapta duydum ben. Dünya savaşında söylenirmiş, uçaktan atılan bir penguen bir çocuğu yetmiş altı çocuğa bölüyor.
Kitapta diyor ki: kalbi yoksa insan nereye gidebilirdi??? Bunun cevabı çok önemlidir içselliğimiz için iç sesimizin sayıklama ritmi için.
Ah edince kendine çarpmalı insan.
Velhasıl kitabı okuyun okutturun.