Yaşar Kemal'in yine güzel bir Çukurova konusu içeren güzel bir eseri daha bitti. Adana'nın bir kazasında yaşanan sıtma ile mücadele diyebileceğimiz bir durum içeriyor.
Bahsedilen dönemdeki kârı için insanların yaşam alanlarını ve yaşama hakkını ellerinden alan gaddar zengin ağaların, hedeflerini gerçekleştirmek için herşeyi mübah gördüğü anlatılıyor. Çukurova'da pamuk yerine çeltik (pirinç) ekilmesi için devlet tarafından yasal izinlerin alınması gerekliliği ve bu yasalara uymak için yerleşim yerlerine belli mesafeden daha fazla yaklaşılmaması ve maliyet gerektiren su yollarının yapılması gerekmektedir. Bu izni ilçede verecek olan kişi kaymakamdır. Kaymakam vekilliğini yürüten Resul Bey'in daha fazla kâr elde edebilmek için ağaların yaptığı baskıya karşı durarak gelecek kaymakama işi havale etmesi şeklinde devam ediyor. Gelen kaymakam ilçeye son 35 yıldaki 43. Kaymakam olacaktır.
Çeltik zenginlerinin işine gelmeyen kaymakamları rüşvet ve parayla ordan oraya sürdürmeleri, vatandaşın ise çeltiğin ekildiği yerlerde sıtmaya yakalanarak her sene yüzlerce fukaranın ölümüne sebep olmaktadır. Belki çoğunuz sıtmaya yakalanan birini görmemişsinizdir ama sıtmalı arkadaşlarım ve birçok hasta gördüm. Ülkemizde eradike edilen hastalıklar arasında yer alıyor sıtma.
Kanunları uygulamaya çalışırken kaymakamın yaşadığı zorluklar ele alınıyor. Vicdan - Kanun - Çıkar ekseninde iyi yerlere dokunuyor.
Kitap iki bölümden oluşuyor, 1. bölüm romanı, 2. Bölümde ise aynı konuyu tiyatral şekilde anlatıyor. Herkese iyi okumalar dilerim.
