Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
9/10 puan verdi
Attila’nın adını ilk duyduğumda ortaokul birinci sınıfta idim. Avrupa Hunları’nın hakanı olduğunu ve barbar kavimleri sürerek Roma’ya kadar girdiğini biliyordum. Bir de ‘gerdek gecesinde burun kanamasından öldüğünü!’ Sonrasında epeyce bilgi sahibi olduysak da elbette bunların çoğu tevatürlere dayalı şeylerdi. Attila, ilk defa 1930’larda neşredilmişti. Bundan önceki son baskısı ise 1977’te yine Ötüken tarafından gerçekleştirilmişti. 2010’daki tekrar basımla birlikte aradan tam 33 yıl geçtikten sonra Attila yeni nesil ile tekrar buluşmuş oldu. Romanın giriş kısmında Safa, eserle ilgili bilgiler veriyor. Eseri yazarken farklı kaynaklara müracaat ettiğini ifade ediyor. Bunlardan bir bölümü Attila’yı kanlı bir diktatör, bir barbar olarak gösterirken bazı kaynaklar ise onun insancıl tarafından dem vurmaktadır. Safa, milliyetçi bir bakış açısına sahip olmasının da tesiriyle Attila’yı sahiplenmiş ve onu “kahraman bir Türk cihangiri; bir Türk başbuğu” olarak tasvir etmiştir. Peyami Safa, gerçekten çok kuvvetli bir kaleme sahip. Tek tarihi romanında da bunu gösterebiliyor. Dil, dönemin Türkçesine uygun, yeni nesil için zorlayıcı olabileceği düşünülerek kitabın sonuna ( ne kadar acı aslında ) bir sözlük konulmuş. Roman oldukça akıcı ve merak uyandırıcı bir tarzda gidiyor. Attila’ya suikast tertip etmek maksadıyla Hun ülkesine giden Roma heyetinin gözüyle başlayan olaylar daha sonra Attila’nın ve çevresindeki kadınların penceresinden anlatılıyor. Bence çocukluk yıllarından başlatmayıp, en zirvede olduğu dönemi anlatması doğru bir yaklaşım olmuş. Safa’nın bazı eserlerinde başarıyla portresi çizilen ‘fettan, güzel ve muhteris kadın’ tiplemesi burada Onoria’da kendini bulmuş. Onoria, Attila’nın aşklarından birisi ve güzelliğiyle meşhur bir Roma prensesi. Yalnız aralarındaki aşk son derece samimi ve yalın iki insanın tutkusunu barındırıyor. Öyle ki, Onoria, Attila’nın aşkı için her türlü riski göze alıyor ve yeniden onun sarayına dönmeyi başarıyor. Romanın son bölümlerinde peyda olan İldiko karakteri de yine ‘fettan, güzel kadın’ prototipine buna uygun ama kendi etkisinden çok Attila’nın o an ki ruh hali ve zaafı onu tesirli hale getiriyor sanki. Nitekim roman boyunca ölümüne sebep olacak evliliğin Onoria ile olmasını beklerken bir anda İldiko çıkıyor ortaya ve hayatı gibi ölümü hatta ölüm sebebi de tartışmalı olan Attila’yı zehirli bir iğne ile öldürüyor. Böylece Katolik Roma için “Tanrının Kırbacı” olan Attila sorunu bertaraf edilmiş oluyor. Peyami Safa, büyük atalarımızdan birisi olarak gördüğü Attila’yı tarihçilerin izini sürerek anlatmaya çalışmış ve onu klasik bir barbar gibi göstermeye çalışan Roma kaynakları kadar daha objektif olan ve Hun Medeniyetinden söz eden Germen kaynaklarını da taramıştır. Macarların ve Türklerin müşterek tarihi şahsiyetlerinden olan Attila ile ilgili başarılı bir roman olduğu kanısındayım. Yalnız çok bariz bir hata var –ki Safa bunu nasıl gözden kaçırmış bilemiyorum- bir Hun geleneğini anlatırken roman kahramanlarını konuşturuyor ve henüz 5. asırda olunmasına rağmen yaklaşık 6 asır sonra gelecek olan Moğol İmparatorluğu ve Cengiz Han’dan örnek veriliyor. Özetle, Attila ile ilgili tarihi bilgi ve söylentileri ışığında okunası bir eser çıkmış ortaya. Elbette bir Yalnızız değil ama yine de istese bile kötü yazamayacak olan Peyami Safa’ya ait.
Attila
AttilaPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2019900 okunma
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.