Uyandırılmış Toprak’ın 2.cildini çok büyük bir keyifle okudum, en sevdiğim kitaplar arasında yer aldı. En sevdiğim yazarlardan biri olan Şolohov’un eserlerini okumanın hazzı ve bitirmiş olmanın hüznünü aynı anda yaşıyorum. Durgun Don’u da çok sevmiştim ama Uyandırılmış Toprak’ı daha da çok sevdim. Bolşevik Devrimi sonrası, 1930 yılında Gremyaçiy Log isimli bir Kazak köyünde, halkın yaşantısı üzerinden devrimin kırsal hayat üzerindeki etkisini ve bir ülkenin toplumsal ve ekonomik yeniden yapılanmasının hikayesini anlatıyor Uyandırılmış Toprak’ta Şolohov. Her iki cildi de elimden bırakamadan soluk soluğa okudum. Pastoral bir masal tadında, macera romanı sürükleyiciliğindeydi. Klasikleri, Rus Edebiyatı’nı ya da toplumcu gerçekçi eserleri sevenlere mutlaka tavsiye ederim. Durgun Don ve Uyandırılmış Toprak kurgu ve karakterler açısından bağımsız iki seri. Ancak Durgun Don devrim öncesi ve sorasını, Uyandırılmış Toprak sonrasını anlattığından birbirinin devamı gibi bu sırayla okunabilir.