Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
Orhan Pamuk'u okumaya iki defa başladığım hâlde yarım bıraktığım romanı Masumiyet Müzesi ile başladım. Uzun zaman geçti bunun üzerinden. Ne kadar kötü bir roman olduğundan yakınmıştım ya da bazılarının dediği gibi "müze için yazılmış bir kitap" derdim. Bunun üzerinden geçen aylar sonucunda bir gün bir kitabevinden ikinci el olarak Kırmızı Saçlı Kadın'ı temin ettim. Kitabın konusu ve içerisinde bulunduğu atmosfer beni öylesine irkiltti, öylesine sarhoş etti ki romanı nihayete erdirdikten sonra bile aynı havayı solumaya devam ettim. İçimde devamlı harlanan bir Orhan Pamuk okuma arzusuyla da Kar'ı aldım. Bunu Ben Bir Ağacım, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı, Kafamda Bir Tuhaflık ve de Babamın Bavulu takip etti. Her kitabında hemen hemen aynı atmosferi bulduğum için de hiç şikâyetçi olmadım. Kitap okumaya başlamadan önceki düşüncelerimi bilmiyorum, lakin okumaya başladıktan sonraki dönemimde Orhan Pamuk'u hiç sevmezdim. O "Avrupacı" bir yazardı. Okumaya yeni başlayan, tek okuduğu yazar ise Nihâl Atsız olan benim için kabul edilemezdi. Zira o "Ermeni Soykırımı"nı yaptığımızı söylüyordu. Lakin zamanla 1000Kitap üzerinde onu okuyan kişileri, alıntıları ve türlü yorumları gördükçe gözümden perde kalktı. Zira bundan da önce okuma ve düşünce alanımı genişletmemi sağlayan bir fikre kapılmıştım. Ben edebiyat yapan insanları üç kişiliğe bölmeye başlamıştım: Edebî kişiliği, siyasî kişiliği ve dinî kişiliği. Bunu uygulayarak İsmet Özel'in, Sezai Karakoç'un, Yavuz Bülent Bâkiler'in, Nâzım Hikmet'in, Aziz Nesin'in edebiyatıyla tanıştım. Cemil Meriç'in kalemiyle tanıştım. Daha niceleri... Bundan Orhan Pamuk da nasibini aldı. Şu anda edebiyatımızın en sevdiğim romancılarından biridir Orhan Pamuk. * * * * Kitap Orhan Pamuk'un muhtelif tarihlerde yapmış olduğu 4 konuşmayı ihtiva ediyor: 1- Nobel Edebiyat Ödülü Konuşması 2- Puterbaugh Konferansı Konuşması 3- Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği Barış Ödülü Konuşması 4- Sonning Ödülü Konuşması Bunlar içerisinde genel itibariyle romana olan bakış açısı, neden yazdığı, babasının bavulu ve içinde barındırdığı hikâyesi, Avrupa fikrinin kendi zihnindeki teşekkülü, AB ve Türkiye husundaki görüşleri hâkim olmakta. Orhan Pamuk kuşkusuz sevdiğim bir yazar, lakin ister istemez konuşmalarında mütemadiyen bir Avrupa hasretliği buluyorum. Bunu bütün konuşmalarda hissettim. Bu da sanki objektifliğini yitirmesine sebep oluyor (mu?). Sonuncu konuşmasında Avrupa fikrinden bahsederken şöyle iki cümle kullandı: "Türkiye tarih boyunca hiçbir zaman Batılı güçler tarafından sömürgeleştirilmedi, hiçbir zaman Avrupa emperyalizminin sömürgesi olmadı." Bu cümleler beni şaşırttı ve kendimden şüphe ettim. Çünkü biz daha 100 sene kadar önce kimlere karşı mücadele veriyorduk ya da bunun öncesindeki -özellikle- 1 asır boyunca kimler tarafından kullanıldık? Elbette Avrupa demek, sanat demek, edebiyat demek, bilim demek ama bu dediğine katılamadım. Belki de ben yanlış bir anlam verdim. Sizler de fikir beyan ederseniz memnun olurum. Pamuk bunun yanı sıra ben ve daha birçok insan gibi edebiyatı bir kaçış aracı olarak da kullanmıştır. Zira gerçeğe başka nasıl tahammül gösterilir? İnsanlara kızmasaydık yazabilir miydik? Pamuk işte bu yüzden bugün aramızda. Orhan Pamuk romanı bir anlama sanatı olarak görür. İnsanı anlama sanatı. Ona göre roman hak vermez sadece anlamak için çaba gösterir. -Gözüme çarpan iki yazım hatası da mevcut: "Bazan" ve "birşey". Hem de kitap boyunca. "Bazan" kelimesi diğer romanlarında da kullanılıyor. Düzeltilmeli.- * * * * Kitap incelemek bir yana yorum yapmak bile pek becerebildiğim bir iş değil. Dilerim az da olsa faydası dokunmuştur. Pamuk'u daha yakından görmek, zihnini anlamak için okunabilir. Keyifli okumalar dilerim.
Babamın Bavulu
Babamın BavuluOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20192,591 okunma
·
250 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.