Lydia, kardeşinin duygularını anlamaya pek kalkışmazdı. Kira'nın hissiz olduğuna inanıyordu. Aile de
Kira'nın duygularına omuz silkip geçerdi. Genç kızın
tuzsuz çorba yemesi veya bacağından yukarıya tırmanan
bir sümüklü böceği fark ermesiyle, gözleri yaşlı, kalpleri
kırık genç adamların yalvarmalarını dinlemesi arasında
pek fark yoktu. Müzelerde siyah kadife perdelerin önünde duran eski ilahların beyaz heykellerinin karşısında
hissettikleriyle inşa edilmekte olan bir binanın yanından geçerken duydukları birbirinin aynıydı. Genç kız,
müzelere pek ender giderdi. Fakat aile Kira'yla sokağa
çıktığı zaman inşaat olan yerlerden geçmeye çekinirdi.
Evler, yollar ve özellikle köprüler genç kızı çok ilgilendi-riyordu. Onun durup saatlerce kırmızı tuğlalara, kalaslara ve çelik çubuklara bakacaklarını biliyorlardı. İnsan
iradesiyle ortaya çıkan binalar kızı büyülüyordu. Fakat
pazar günleri onu bir parka sokmaya imkan yoktu. Hele
bir koro halk şarkıları söylediği zaman Kira parmaklarıyla kulaklarını tıkardı.