İlk inceleme..."O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler..." Kitabın ilk cümlesi aynı zamanda bu kitabı okumadan önce de en sevdiğim alıntılardan biri. Yaşar Kemalden okuduğum ilk kitap oldu ve daha önce kalemiyle tanışmadığım için çok üzüldüm açıkçası. O kadar güzel, akıcı anlatıyor ki olayları sanki yaşananları okur kendi gözleriyle görüyor, sayfalarda yaşıyor resmen. Hem bitirmek istiyor, hem de hiç bitmesin istiyorsun.
Kitabın konusu çok konuşulan, çok yazılan, uzun yıllardır bitmek bilmeyen şimdi bile bazı bölgelerde var olan "Kan davası" mevzusu. Akçasaz'ın tanınmış Türkmen Beyi olan Akyollu Mustafa Bey ile Sarıoğulları'ndan Derviş Bey arasında olan, yıllardan beri her iki tarafın kurbanlar verdiği bir dava. Neden başladı, nasıl başladı bilinmez. Ama bir taraftan birisi ölse diğeri bunu yerde koymaz, genç yaşlı demeden mutlaka öldürür düşmanı. Bu iki kişinin düşmanlığını görüyoruz eser boyu. Ama ne düşmanlık... "Hayatta bir düşmanım olacaksa, o da böyle olsun!" dedirten türden. Biri ötekine laf söyletmez, onun korkaklığını kabul etmez, kim söylerse de susturur hemen.
"Beklemek zor. Gelmeyeni ,gelmeyeceği ..." Düşmanını böyle bekliyor Mustafa bey.
"Sana ölüm bulamıyorum. Şaşırdım kaldım. Tam yirmi yıl geceli gündüzlü düşündüm de sana layık bir ölüm bulamadım"- diyor düşman kendi düşmanına. Nasıl öldürsün, nasıl öç alsın diye gecesinden gündüzünden oluyor. Tüm hayatını sadece bu ölüme bağlıyor. Ama kendisini de yavaş yavaş bitirdiğinin farkında değil...
Ama sadece bu kan davasını anlatmıyor tabi ki Yaşar Kemal. Akçasaz toprakları uğrunda öldürülen köylüleri, bataklıkları kurutarak toprak sahibi olmak isteyen ağaları, beyleri de görüyoruz ölümü her sayfasında hissettiren kitapta. Gariban, köylü ama beyine nasıl sadık, nasıl seviyor ölür de onun namını vermez... Çok karakter var eserde, pek çok hayat, her birinin hayatı da kendi içine çekiyor adamı. Sevgi, sadakat, düşmanlık, her şey var. Ama en çok Ölüm!!! Ölümü bu kadar ayrıntılarıyla, her dakikasını yaşatarak sayfalarla anlatanı çok az okudum.
Yazarın tasvirleri kitapta çok zengin ve bol bol kullanmış her yerde. Çukurova toprakları, Anavarza kayalıkları, Vayvay köyü Akçasaz bataklığı, Van, Diyarbakır... Hepsinden bahsediyor Yaşar Kemal. Bununla beraber yıllar önce bu topraklardan sürülmüş Ermenileri, Kürtleri, Alevileri, zulme uğramış Türkmenleri hepsini anlatıyor. Ve hepsini birbirine bağlıyor sayfalar ilerledikçe.
Doğa tasvirleriyle beraber bir yerde karıncanın böcekle mücadelesine tanık oluyoruz. Ve çok uzun oluyor bu mücadele, Mustafa bey sanki yazarın kendisi gibi karşımıza çıkıyor da o seyrediyor onları. Çok farklı bir doğa, hayvan sevgisine şahit oluyoruz burada da. Resmen insana aşılıyor sevgiyi yazar.
Kitapta en çok dikkatimi çeken hem de iç konuşmalar oldu. Her zaman severim böyle konuşmaları. Bu zaman daha çok anlıyoruz karakterleri. Söylediklerinden farklı olduklarının, kafalarında yarattıkları kendileriyle ne kadar uzak olduklarının şahidi oluyoruz böylelikle...
Töreye bağlılığı, eskilerde kalan soylu beyleri, aşiret ağalarını, feodal sistemin yavaş yavaş ortadan kalkışını görüyorsunuz eserde.
Kitap "Akçasaz'ın Ağaları" serisinin ilk kitabı. İkinci kitap ise "Yusufçuk Yusuf". O kitabını da severek okuyacağımdan eminim.
Okuyan her kese teşekkürler. Keyifli okumalar dilerim...