Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1925'de Kur'an-ı Kerim'in Türkçe'ye tercümesi sözkonusu olunca niçin herkesin aklına Akif isminin geldiği suâli, bütün bu anlatılanlar sonrasında sanırız açıklığa kavuşmuş olmalıdır. Hayatı boyunca mesaisinin büyük bir kısmını Arapça'ya; bu dili öğrenmeye, öğretmeye ve tercümeler yapmaya ayıran Mehmed Akif'in müktesebâti, hiç kuşku yok ki ona Kur'an tercümesi meselesinde -eskilerin tâbiriyle- ferdi asrihi- asrının biriciği) mevkiini kazandırmış, o da bu teveccühe layık olmak için elinden geleni yapmıştı. Binaenaleyh hocası Arap Hafız'ın sözünde bir mübalağa kokusu duymaya kimsenin hakkı bulunmamak icab eder: "Mehmed Akif, asırların nadir yetiştirdiği faziletli bir şairdir. İsteseydi Kur'an'ı nazmen terceme edebilirdi." 1908-1925 yılları arasında yayımlanan Sırât-t Müstakim- Sebilürreşad ciltleri tarandığında, dergi sayfalarının Mehmed Akif'in yaptığı çevirilerle dolu olduğu görülecektir. Bazen kendi adıyla, bazen müstear isimlerle, bazen de hiç isim zikretmeden yayımladığı bu çevirilerin miktarı gerçekten de şaşkınlık verecek derecede yüksektir.
Sayfa 48 - Kapı, 2017
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.