Karşı kıyı Romanya. Orada da "kalafat" isimli bir başka Tuna limanı var. O güzel Tuna kıyısında, akşamın olduğu yerde grup vakti bir çay söyleyip üstadın deyişiyle o çayı karıştırırken "köpük köpük", "duman duman" zamanı eritiyoruz. Yahya Kemal'in,
"Geldikti bir zamanlar
Sarı Saltuk'la Asya'dan
Dağıldık bir bir
Diyar-ı Rum'a Anadolu'dan"
beytinden başlayıp Necip Fazıl'ın Sakarya türküsüne, oradan da
"Haniya kardeşlerin
Mavi Nil, yeşil Tuna
Giden şanlı akıncı
Ne gün döner yurduna"
deyip kendimizden geçiyor ve de akşamı bitirip geceye geçerken, "kökü mazide olan atiyiz" gibi büyük laflar ederken hâl-i perişanımızı aklımıza getiren, daha doğrusu bize titremeden kendimize getiren bir olay cereyan ediyor. Bulgar polis ekipleri bizi sorguya çekmeye başlıyorlar. Bırakın rahatımızı, ağzımızın tadı bile kaçıyor. "Kimsiniz?", Burada neye duruyorsunuz? "," Pasaportunuz var mı? "," Vizeniz hâlâ geçerli mi? " gibi bize beylik soruları soruyorlar. Sorarlar tabii, zaman onların zamanı, beylik onların beyliği; ne demişti Hüseyin Raci Efendi;
" Aziz-i vakt idik a'da zelil kıldı bizi
Esir-i bela - vü sefil kıldı bizi "