Şimdi bir de mukayese için Osmanlı'dan sonra da devam eden imparatorluklara bir bakalım: Tunus'ta
sokaktaki Bedevilerin pek çoğu Fransızca konuşmaktadır. Arapça sorduğunuz soruya anladığı halde
Fransızca cevap vermektedit. Aynı topraklar bir zamanlar Osmanlı imparatorluğunun bir parçası olduğu
halde hiçbir zaman oranın sokaklarında Arapçadan daha çok Türkçe konuşulmamıştır. Dahası, oralarda
aslen Türk olanların bile Türkçesi kalmamış, onlar da Bedeviler gibi Fransız dilinin esiri haline gelmişlerdir.
İngiltere'nin Avus-tralya'smdaki yerlilere baksak aynı durumu görürüz. Bir de Rusya İmparatorluğu'na
bakalım. Adını Sovyetler diye değiştirdikten sonra ve önce, bu imparatorluk sürekli bütün tebaasını
Ruslaştırmaya çalışmış ve büyük ölçüde başarı elde etmiştir. Bir kere Ruslar bütün fethettikleri Türk
bölgelerinde en önce temel kentleri Ruslaştırmaya başlamışlardır. Mesela Kazak bölgesinde, merkezden
Ruslaştırmaya başlamak suretiyle işe girişmişlerdir. Önce Alma Ata'yı yüzde 75-80 oranında Rus nüfusla
kontrol altına almışlardır. Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te de yüzde 80 oranında Rus nüfus iskân edilmiştir.
Baku biraz daha düşük de olsa aynı Ruslaştırma tasarısına dâhil edilmiştir. Bugün artık bütün bu Türk
diyarlarında ana dil neredeyse Rusça olmuştur. Tabii bunu yapabilmek için önce her Türk bölgesine ayrı
alfabeler dayatmışlardır. Sanki çok farklı diller konuşuyorlarmış gibi otuz tane ayrı alfabe geliştirerek
Türklerin birbirleriyle akrabalık duygularının kökünü kazımak için en temel hamleyi yapmışlardır.