Ah Sabahattin Ali.. Benim Doğu incim. Benim üzümlü kekim.
Eğer Türk Edebiyatından bir yazarla karşılıklı sohbet etme şansım olsaydı hiç düşünmeden Sabahattin Ali ile sohbet etmek isterdim. Gerçi düşünsem yine Sabahattin Ali ile sohbet etmek isterdim.
21. YY. da yaşamanın ender güzelliklerinden birisi de Sabahattin Ali' yi rahatça araştırmak, okumak ve okutmak. Çünkü 1940'lı ve 1950'li yıllarda Sabahattin Ali' yi okumanın ağır cezası vardı. Hepimizin bildiği 'Hükümet Kadın' filminde Hate' nin eşi belediye reisi Aziz Bey' in görevden alınma sebebi Sabahattin Ali' nin 'Sırça Köşk' adlı eserini okumasıydı. Şimdi ise çok şükür her türlü imkan ve özgürlük varken okumaktan aciziz.
Bir yazarın hayatını, normal hayattaki üslubunu, duygusunu öğrenmenin en iyi yollarından birisi mektuplardan oluşan kitaplarını okumaktır. Daha önceden Franz Kafka ve Ahmed Arif' in sevdiğine gönderdiği mektuplardan oluşan kitapları okumuştum. Bu yazarların mektuplarında ki entelektüellik bu kitapta yok. Çünkü Sabahattin Ali' nin sevdiği Aliye Hanım, Zalim Leylâ gibi bir yazar değil. Yalnız Sabahattin Ali de ki içtenliği diğer ikisinde bulamadım. Kitabı okurken tüyleriniz diken diken oluyor. Sabahattin Ali, eşine ve kızına karşı yazdığı mektuplar o kadar naif ki, çoğu mektubunu defalarca kez okumak isteyeceksiniz. Eşine karşı aşkını, ailesine karşı sorumluluğunu ve çocuğuna karşı sevgisini net anlayacağınız bu kitapta, o dönemin zihniyetine ve saf, saygı dolu ilişkilere tanıklık edeceksiniz.
Sizlere tavsiyem Sabahattin Ali'nin 3 büyük romanını, birkaç öykü kitabını ve markopaşa yazılarını okuduktan sonra bu kitabı okumanız. Çünkü bazı şeyleri çok daha net anlayacak ve kavrayacaksınız.
Sabahattin Ali nin sanatına gelecek olursak, bu konu hakkında tek bir kelime kullanmayacağım. Çünkü ne benim kelime dağarcığım ne de dilimiz bunu anlatmaya yetmez.
Kitapla kalın, Sağlıcakla kalın. :)