Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

610 syf.
·
Puan vermedi
·
42 günde okudu
Kitabın yazılmasına esin kaynağı Yeni Gineli Yalinin Amerikalı yazarımıza "sizin kargonuz[ürün, teknoloji, malzeme] neden daha fazla?" sorusudur. Bu soru üzerine yazarımız başını iki elinin arasına alır ve kafa patlatır. Nihayetinde 25 yılın sonunda dünya üzerinde binlerce yıldır var olan insan serüvenini bugün ki Kıtalar ve ülkeler arasındaki farklılık ve eşitsizliği neden sonuç ilişkisi içerinde anlatır. Hemen hemen her şey toprağın göğsüne bir avuç buğday atmakla başladı... Dünyada bilinen evcilleştirilmiş ilk tarım ürünlerine tahminen m.ö. 8500 yılında ülkemizin de bir kısmının içinde bulunduğu Bereketli Hilal adı verilen bölgede rastlanmaktadır. Yani medeniyetin doğum sancıları ilk olarak bu topraklarda, medeniyetlerin en büyük itici gücü tarım faktörünün gelişmesi ile başladığı gibi doğumunu da yine ucu bu topraklara değen Mezopotamya bölgesinde gerçekleştirdi. Aynı şekilde yazı, para gibi medeniyet dediğimiz şeyin başat faktörleri bu topraklarda geliştirildi. Pek tabii bu topraklardan bağımsız olarak Çinde, batı Avrupada, Amerika kıtalarında ve dünyanın çeşitli yerlerinde de üretim başladı. Ancak hiçbiri Bereketli Hilal ile kıyaslanabilecek kadar eski ve geçerli ürünler değildi. Binlerce yıl içerisinde gerek ticaret gerek savaşlar yolu ile kültürel ve teknik birikim medeniyetten medeniyete toplumdan topluma atlarken bazı bölgelerde bulunan halklar ve medeniyetler bu muhasır medeniyetlerin yanına bile yaklaşmadan 15, 16 Yüzyıllara kadar tüm dünyadan izole bir yaşam sürdüdler. 1492 yılında Kolomb Amerika kıtasına ayak bastığında karmaşık siyasal birliğini oluşturmuş Kuzey Amerikada aztek ve güney Amerikada İnka imparatorlukları yok değildi ancak, Aztek imparatorluğu dediğimiz imparatorluk tekerlek dediğimiz icadı sadece süs eşyalarına takmak için kullanabiliyordu. Bunun evcilleştirilebilir hayvan kıtlığından evcilleştirilebilir tarım ürünü kıtlığına kadar bir çok sebebi var. aynı kıtlıklarıdan dolayı gelişimlerini geç tamamlayan ve bırakın teknolojik ve tarımsal ilerlemeyi devlet bile kuramamış güney Afrika, Avustralya kıtaları ve Yeni Gine de Avrupalıların gazabına uğrayarak geç ulaşmış oldukları gelişme evreleri tamamen baltalanmıştır. Yukarıda bahsedilen üç kıtanın yerlileri olan halklar Avrupalıların gazabına uğramış, %95 gibi oranla yok olmuştur. Mesela Amerika kıtası içerisinde bulunan yüzlerce şeflik ve kabileden bazıları tamamen yok olmuştur. Evet bu yüzyıllarda dünyaya insanlık, özgürlük, eşitlik, adalet gibi tüm erdemlerin yegane savunucusu gibi karşımıza çıkan Avrupadan bahsediyoruz. Amerikalı yerlileri silah talimgahı olarak kullanmamışlar, Afrikalı zencileri hayvanat bahçesine kapatmamışlar, Amerika yerlilerine daha önce çiçek hastalığı tedavisinde kullanmış oldukları battaniyeleri hediye etmemişler, düne kadar siyahilerle tuvaletlerini dahi ayırmamışlar, Avustralya halklarını güzelim topraklarından atarak çöllere sürmemişler gibi. -Daha da uzatılabilir-. Yukarıda söylediğim gibi bugün tüm bu erdemleri savunucusu, kurtarıcı meleğimiz olarak karşımızda. "Bizim ülkemizde herhangi bir karışıklıkta direkt olarak insan hakları vs. de ayağa kalkan Avrupa Yakın zamanda Suriyeli Göçmenlere takındıkları tavır ile insan haklarına ne kadar önem verdiğini bir kez daha göstermiş oldu. Yani zihniyet, bugün de aynı zihniyet." Bugün teknik ve bilim olarak bizden fersah fersah öndeler. Bu inkar edilemez bir gerçek. Her ne kadar bunları kan üzerine kurmuş olsalar da bu böyle. Bu konuda kesinlikle saygı duyulacak derecede ilerideler ve bu bilimin peşinden koşarak bunları elde etmek için çaba gösterecek kadar akıllı olmalıyız. Yalnız şunu da unutmamak gerekir ki Bilim asla erdem değildir. Yukarıda bahsi geçen katliamlar ve makuz talih Bilim ve Teknik farkın eseridir. Bilim, getirdiği minimum yarara karşılık dünyadaki erdemsizliğin başını çekmektedir. Ama bilimin güç olduğu bu dünyada Ancak ağzı açık bir şekilde bakarak giyim, kuşam, yaşam tarzı gibi kültürümüze uymayan şeyleri ithal edip bilim ve teknik yönünden yakalamaya çalışmazsak, -Yani bunu uzun zamandır yapıyoruz ve yapmaya devam edersek- toplum olarak yok olmak kaçınılmaz bir gerçektir. Zira dünün maddi sömürücüleri bugün, dünden aldığı güçle kültürlerimizi sömürerek kendine köle ediyor. Artık kendimizi aşağılamayı bırakarak şucu bucu gibi insana bir şey katmayacak ideolojileri tartışmayı bir kenara bırakalım. Geçmişimize aşağılar bir gözlükle değil "eleştirel" bir gözlükle bakarak yanlışından ders, doğrusundan ilham alalım ve Dünyadaki gelişim ve teknoloji trenini bir vagonundan yakalayalım. "koşullar değişir, geçmişteki üstünlük geleceğin güvencesi değildir"syf.548 aynı şekilde günümüzdeki üstünlükte gelecekteki üstünlüğün güvencesi değildir. Ayrıca şunu da belirtmem gerekir ki muhtemel gelecekte elde edeceğimiz olası üstünlüğü biz de Avrupalılar gibi sadece belirli bir zümre ve sadece kendi insanımız için kullanacak ve insanlığa bir yarar sağlamayacaksak. Bu üstünlüğün ve bilimin de benim için hiçbir değeri yok. Yukarıda da belirttiğim gibi "Bilim ve bilgi ASLA BİR ERDEM DEĞİLDİR." İşte bu kitap bugün yaşanılan bu gerçeklerin neden bazı toplumların bazı toplumları nasıl fersah fersah geçtiğinin nedenleri üzerinde tartışarak düşünmemize yol açıyor. İbn-i Haldunun "Coğrafya Kaderdir" söz dizisi bu kitapta adeta harf harf işlenmiş . Dünya Tarihini, nereden gelip nereye gittiğimizi öğrenmek için, dünya üzerinde nefes almakta olan her bir insanın, özellikle bizim gibi geri kalmış, geri bırakılmış, geri bırakılmaya devam edilen toplumların okuması elzem bir kitap.
Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve ÇelikJared Diamond · Tübitak Yayınları · 20167,7bin okunma
··
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.