Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
Şaka gibi ama seneler öncesinden bi ruh başka bi ruhun hissettiklerini nasıl bu kadar iyi hissedebilir.. bu bana uçuk geliyor. Her karakterde delicesine iniyoruz onların ruhlarına kitapla. Kadınsı yaratıcılığın ve derinliğin diplerinde boğuldum ben okurken. Okumadan da hissedemezdim sanırım. Bir aile ve anne baba ve çocuklarla bizi adım adım keşfe çıkarıyor yazar. Elbette ailesel örtü herkesi kutsal bi çatıyla birleştiriyor. Ama Mr. Ramsay'in/kocanın gölgesinde biz karakterlerin kendi bilinç altı derinliğine uğurlanıyoruz. Mrs. Ramsay'in hayata bakışı, hislerini derinden derine duyumsaması, onları irdelemesi ve kadınsı içgüdüleri o kadar tarif edilemez ki. Bunun ne annelikle, ne sorumluluklarla ne görevlerle ilgisi var. Bu tamamen insan olmak ve kadın olmanın yarattığı ikililikle alakalı. Kadın olarak varım, anne olarak yaşıyorum ama insan olarak doğdum ve her şey neden o halde bu kadar karmaşık olmak zorunda o halde? Etrafımızda onlarca toxic kişiler var ve demiyorum ki Mr. Ramsay ya da Charles Tansley de öyleler. Ama bir kadının yazı yazamayacağını, resim yapamayacağını kaç kere dillendirebilir biri? Ah Lily.. Kitabı okurken başta, zorlandığımı fark edince aile ağacını çıkardım. Ve karakterleri bu şekilde oturtarak gitmek faydalı oldu kesinlikle. Sadece bazen bazı kitapları okuduğumuzda bu his- o his olur ya insan.. bu kitapla bunu çok deneyimledim. Günlük yaşantımıza ısrarla yedirilen- ama neden/ niye'si sorgulanmayan onlarca görünmez kalıpla çevriliyiz ve bazen insan "kendi karanlığına çökünce" bir şeyleri çok daha iyi anlamlandırabiliyor. Bu kavrayış öyle vurucu bi etki yaratmıyor, huzurlu bi sakinlik ve yalnız değilim/değildim hissi veriyor kişiye. Bu kesinlikle değerli. Mrs. Ramsay'i kendi içsel derinliğinde her zaman çocuklarına aşırı düşkün, kocasını hoş tutmaya çalışan, çocuklarının geleceklerine dair evlilik ya da tahsil hayalleriyle dolu bi "mutlu anne" olarak da düşünebiliriz. Ama her şeyden önce bireysel derinliğinin, insani mutluluğu ve ışıltısının göz kamaştırıcı yanında asılı kaldım ben. Derinlere inmenin bazı anları vardır. Deniz fenerinin ışığı altında Mrs. Ramsay bunu yaşarken bizlere de yaşatıyor yeterince. <<Şu sıralar da sık sık bu ihtiyacı duyuyordu- düşünmek ihtiyacını; aslında düşünmek bile değil. Konuşmamak, yalnız olmak. Yayılan, ışıldayan, sesli ne varsa, tüm oluşlar ve tüm davranışlsr buharlaşıyordu; insan bir ağırbaşlılık duygusuyla kendisi olana, başkalarının göremediği yarık biçiminde karanlık bir öz halinde kalana kadar çekip küçülüyordu. (...) Hayat bir an dibe çöktüğünde, yaşanacak şeyler sınırsızmış gibi görünüyordu. Herkeste bu sınırsız kaynak duygusu vardır herhalde diye düşündü; (...) >> Daha önce Mrs. Dolloway, Kendine Ait Bir Oda, ve Flush kitaplarını okumuştum Woolf'un. Ama diyebilirim ki, bilinç akışı tekniğini gerçek anlamıyla deneyimlediğim ilk kitabı Deniz Feneri oldu. Başlarda her şey karmaşık ama karakterleri tanıdıkça, onların günlük hayatlarının ardındaki en basit davranışların dahi kendi zihinlerinde nasıl ailevi tarihin birer evrimi sonucu oluşan reaksiyonlar, hareketler olduğunu gördükçe aklınızda oturan şeylerin uyumu size kimi zaman zevk kimi zaman hüzün veriyor. Tüm bu karmaşanın üstünde babasal/ kocasal gölgenin kişileri nasıl hareket ettiren bi rüzgar gibi gücünü hissettikçe de kendi düşüncelerinizdeki kopuk paralelliklere rastlayabiliyorsunuz. Eril tahakküm, patriyarka diye adlandırdığımız bu gerçek insanlık tarihinin soğurduğu, özümsediği bi gerçek. Ve dönüşerek, kimi zaman kısık sesiyle kimi zaman yankılanarak devam ediyor halen çevremizde, dünyada. Kitap buna dair çok daha ufak ama derin bi kesit sunuyor bize. Ramsay ailesiyle, bir gölgenin altında çoğu zaman uğultulu geri dönüşler yaşıyoruz.
Deniz Feneri
Deniz FeneriVirginia Woolf · İş Bankası Kültür Yayınları · 20215,8bin okunma
··
167 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.