Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Çok iyi organize edilmiş olması okumayı kolaylaştırsa da zor bir kitap ama çeviri iyiydi. Girişte kelam ilminden bahsediyor. İslam’ın ilk iki asrında ana akım Sünni kol -merkezde olmanın rehavetinden olabilir- bidat olduğunu düşündükleri fikirlere karşı bir şey yazmıyorlar. Bu kitap biraz geç ortaya çıkan bir türün ürünü, başta mutezile ve felsefeciler olmak üzere farklı fikirlere cevap niteliğinde yazılmış denebilir. Zaten kitap sürekli tez-antitez şeklinde ilerlediği için Gazali’nin ne gibi sorulara cevap verdiğini de okuyoruz. Ama bu kitabı Gazali için önemli kılan, “yanlış” fikirleri çürütmekten ziyade itikatta orta yol dediği Sünniliğin ne olduğunu iddia etmesi ve inananların şüphelerini gidermesidir. Kelam ilmi de ilk başta Sünnilerin pek ilgilenmediği bir alan, hatta ilk yıllarda kelamla ilgilenene kötü gözle bakıyorlar. Gazali, kelam ilminin belli bir kesimin bilmesi gereken bir şey olduğunu düşünse de herkese de lazım değil, diyor. Hatta kelamla uğraşmayı farz-ı kifaye (belli bir kısım yaptığında diğerlerinin de sorumluluğunun kalktığı farz) olarak değerlendiriyor. Gazali, genel olarak akılla şeriat arasında bir denge bulmaya çalışıyor. Girişte şöyle yazmış: “Kötü niyetleri sebebiyle felsefeciler ve Mutezile’nin müfritleri, Şeriatın keskin delillerini reddedecek derecede akla dayanmakta ileri gittiler. Onların tefrite (Haşviyye’nin akıl yürütmeyi tamamen reddederek yalnızca taklidi tercih etmesi) ve bunların ifrata meyletmeleri temkin ve ihtiyattan uzaktır.” Daha sonra da bu dengeyi bulmuş olanları övüyor. Birinci kısım Allah’ın zatı üzerine ki bir noktadan sonra aşırı mantık ve felsefeden ötürü gerçekten beynim yandı. Alem kadim/ezeli midir sorusundan başlayıp önce alemin hadis/sonradan olduğunu sonra bunun bir sebebi olması gerektiğini, sebebin kadim olması gerektiğini vs. bu sırayla ispatlamaya çalışıyor. Sonra yaratıcının bekasından, kıdeminden, cevher-cisim-araz olmamasından ve başka tartışma konularından bahsettikten sonra Allah’ın sıfatlarına geliyor. Ardından yine din felsefesinde çok tartışılan konuların başında gelen Allah’ın fiilleri konusu var. Burada insanın mükellefiyeti, mükafatlandırması, peygamber gönderilmesi gibi konuları ele alıyor. “Kesin olarak sabit olan bir husus, her mümkün’ün makdûr olduğu ve her muhal’in ise makdûr olmadığı keyfiyetidir.” (sayfa 62) “Biz iddia ediyoruz ki, eğer Şeriat olmasaydı, Yüce Allah’ı bilmek ve O’nun verdiği nimetlere karşı şükretmek kullara vacip olmazdı.” (sayfa 138) Burada yine bir noktada daha önce de bunu okumuş olduğum için benim dikkatimi çeken nedensellik ilkesini Hume’a çok benzer bir şekilde reddetmesi: “İşte bu esasa göre, öldürülen bir kimsenin, kendi eceliyle öldüğünü söylemek lâzımdır. Ecel, Yüce Allah’ın, insanın ölümü için yarattığı bir vakitten ibarettir. Bu vakitle beraber boynun vurulmasının veya ayın tutulmasının, yahut da yağmur yağmasının hasıl olması veya olmaması önemli değildir. Zira bütün bunlar, bize göre birtakım yaklaşık nesnelerden ibaret olup, birbirlerinden tevellüd etmiş, doğmuş şeylerden değildir. Fakat bunların bazılarının iktiran etmesi, yaklaşması âdet gereğince tekerrür etmekte, bazıları ise tekerrür etmemektedir.” (sayfa 167) Hume da nedensellik dediğimiz ilkenin aslında hayvansal bir alışkanlık olduğunu ve tümevarımdan geldiğini söyler ki aslında olayların nedenini kesin olarak bilmek imkansızdır. Gazali ek olarak nedensel devamlılığın Allah’ın iradesiyle olduğunu iddia ediyor. Bir sonraki konu Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ispatı, sonra da haşir, mizan gibi tamamen şer’i konular geliyor. Bilindiği üzere İslam’da siyaset metafiziğin bir uzantısıdır, bu yüzden bu eser kelam kitabı olsa da nihayetinde konu siyasete de geliyor. İmamet Meselesi bölümü kısacık ama önemli. İslam devleti, teokrasi değildir çünkü peygamber ölünce vahiy kesilmiştir, Sünni görüşe göre epistemolojik ve ontolojik olarak bütün insanlar eşit ve kimse ezoterik bir bilgiye sahip olmadığı için herhangi bir tanrısal bilgi söz konusu değildir. Bu noktada Şiiler ayrılıyor. Mutluluğa ulaşmak da şeriatla/dinin düzenlenmesiyle olur, bu da dünya düzenini gerektir, düzen de otoriteyi/imamı gerektirir. Bu noktada da Hariciler ayrılıyor. Ama işte Sünnilik de burada bitmiyor, Maverdi ve Gazali de şunu ekliyor, halifeye yürütme gücü gerekir, bu da ancak sultanlığın entegre olmasıyla mümkündür. Sünniliğin oluşmasında fitnelerin bıraktığı toplumsal travma çok etkilidir. Bu yüzden alimler topluluğun/cemaatin birliğini (vahdet) en yüksek öncelik olarak görürler. Bu birliği korumak için her fıkıh alimi farklı siyasi teoriler geliştirmiştir. Yine bu çerçevede, Gazali’ye göre kötü bir yönetim bile anarşi ve kaostan daha iyidir (Hobbes’la paralellik kurulabilir.) Kitapta şöyle diyor: “…ilmin dışında kalan diğer bütün şartları haiz bulunan ve kendisinin yoksun bulunduğu ilim için de âlimlerin bilgisine başvuran ve onların sözleriyle amel eden bir kimsenin, bu görevi (halifeliği) üzerine alması halinde, bu kimse hakkında acaba siz ne düşünürsünüz? Size göre böyle bir kimsenin tahtından indirilmesi ve kendisine muhalefet edilmesi vacip midir? Yahut bu durumda da ona itaat edilmesi gerekli midir” denirse, biz deriz ki: Bizim bu konudaki kesin inancımız ve görüşümüz şudur: Bu kimsenin, yerine, herhangi bir fitnenin ve kıtalin doğmasına sebep olmaksızın, bütün imamet sıfatlarını haiz bir şahsın getirilmesi mümkün olduğu takdirde, hal’i, tahtından indirilmesi vaciptir. Şayet bu, ancak bir savaşın veya bir fitnenin meydana gelmesi suretiyle mümkün oluyorsa, bu takdirde ona itaat etmek ve imametini kabul etmek vacip olur.” (sayfa 179) Bu kitapta değil fakat diğer eserlerinde Gazali pratik politikaya dayanarak çok-katmanlı bir halifelik teorisi geliştirir: halifeliğin güçlerini imam, sultan ve ulema arasında dağıtır. Kitabın son bölümünde kimlerin tekfir edilebileceğini söyleyen Gazali Mutezile gibi fırkaları la ilahe illallah dedikleri için tekfir edemeyiz derken felsefecilere yine hiç acımıyor. Basitçe ahireti inkâr ettikleri, alemin ezeli olduğunu ve Allah’ın cüzileri değil sadece küllileri bildiğini iddia etmelerinden dolayı kafir ilan ediyor, peki ama onlar da Allahtan başka ilah yoktur demiyor mu? Neyse ki ona katılmayan birçok İslam alimi mevcut.
İtikad'da Orta Yol
İtikad'da Orta Yolİmam Gazali · A. Ü. İlahiyat Fakültesi · 197183 okunma
·
246 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.