Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Korkarak, kendimden bir şeyler bularak
Kitaba birçok noktadan yaklaşarak bir incelemeler bütünü çıkartmak abes kaçmaz. Zira kitabın muhtevasında; kurgu, sosyal hayat, din ve inançlar gibi birçok noktada incelenmeye değer şeyler barındırıyor. Şimdi bir yerden başlayalım. Öncelikle yazar Patrick Suskind bir Alman. Kitaba ilk başlayanlar bir araştırma yapmadıysa şâyet yazarın Fransız olduğunu düşünebilirler ki romanın tamamı Paris daha doğrusu Fransa’da geçiyor. Bunu yazarın kendi biyografisine baktığımızda üniversite öğreniminden sonra eğitimine devam etmek için gittiği Fransa’ya bağlayabiliriz. Büyük ihtimalle Fransa’daki yaşamı onun, romanını oluştururken büyük etki sağladı. Kitaba geçecek olursak, roman başlarken dahi isminin hakkını öylesine veriyor ki yazarın yaptığı betimlemelerle okuduğunuzda soluğunuzu çekerken sanki o pis kokular burnunuzun dibinde bitiveriyor. Pis kokular, diyorum zira yazarın Paris’in havasından suyundan ve dönemin her hâlinden pek de hoşnut olmadığı yaptığı anlatımla perçinleniyor. Baş karakterimiz olan Grenouille, anlatıcının “ O, dünyanın en pis kokan yerinde, kokusuz olarak doğmuş olan...” şekliyle tanımladığı bir kişi. Bu tanımla aslında kitabın tamamını kapsayan buna şâmil olan bir tanımla. “... çöpün, çamurun, kokuşmanın, içinden gelen, sevgisiz büyümüş, sıcak bir insân ruhu olmadan sırf inatçılığından ve iğrentisinin verdiği güçle yaşayan...” tanımlamaları da onun nasıl biri olduğunu az çok anlatıyor. Grenouille, çok iyi koku alabilen bir burna sahip ki kilometrelerce uzaklıktaki bir kokuyu bile duyabiliyor. Havada var olan kokuları tek tek ayırt edebiliyor, çok iyi çok kaliteli parfümler yapabiliyor. Ama aslında onun aradığı başka bir şey var. Bu başka bir şey olayına girersem kitaptan spoiler vermiş olacağım. Kitabı anlatmaktan ziyâde naçizane ondan neler anladığımı bahsetmek isterim. Romanı okurken yazarı çok rahat dibinizde hissedebilirsiniz. Zira romanın anlatımı ne diyorduk buna, ilahi bakışaçısı, bunu destekliyor. Bir ara acaba kahramanın dilinden anlatılsa daha mı etkili bir roman olurdu diye düşündüm; ama sonra vazgeçtim bu sefer de başka şeyler eksik kalabilirdi. Yazarın sesi diyordum, yazar açıkça tanrı ve hıristiyanlık inancını kitapta yok sayıyor. Bunları oluşturduğu karakter üzerinden de çok rahat gösteriyor “günah çıkartması için bir rahip girdi hücreye... anlattığına göre Tanrı’nın adını andığında hükümlü öyle anlamaz bir ifadeyle suratına bakmıştı ki bu sözcüğü ilk kez duyuyor gibiydi...” bu konuda Camus-vâri bir anlatımı var desem çok da saçma olmaz; ancak bana göre Camus’ye nazaran daha direkt bir anlatım kullanıyor. Romanı okumaya başlamadan önce açıkçası bende bu kadar etki yaratacağını düşünmemiştim. Zîrâ kokulara karşı beyin hücrelerimin fiyoljik olarak farklı bir etkilenmeye sâhip. Yânî bazı kokuları duyduğumda başıma aşırı derecede bir ağrı saplanır ki aslında asıl etki sebebi bu da değil. Küçükken tıpkı roman karakteri Grenouille gibi kokuları merak ederdim: her evin bir kokusu olduğunu düşünürdüm, sonra yakın arkadaşlarımın kokuları dikkatimi çekerdi. En sonunda acaba kendim nasıl kokuyorum diye düşünürdüm. Kitapta böyle bir şeyle karşılaşınca bir afallamadım değil. Neyse ki bu merakım Grenouille gibi olmadı. Grenouille’den farkım; ben bir kokumun olduğunu ama benim duyamayacağımı düşünmemdi. Nihayetimin Grenouille gibi olmadığı için tanrıya şükürler edeyim..
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201822bin okunma
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.