Felsefenin, ''okul'' faktörü olmadan önce bir akım olarak sürdürülebilirliğini sağlamak için usta-çırak ilişkisi ile öğrenilenden özgünlüğe uzanan bir yöntemi vardı. Bu felsefi ekol ''okul'' ile programlandırılmış, sınırları çizilmiş bir düşüncenin aksine özgür aklın kendini gerçekleştirmesini sağlayan ve gerçekten sürdürebilenin marifetine bırakılmış özel bir yöntem. Kitap da bu noktada Sokrates öncesi ve sonrası felsefi gelişimleri ele alıyor.
Sokrates felsefe için gerçekten bir milat gibi. Hem sonraki çağlarda dönüşeceği hali hem de edineceği içerikleri bağlamında belirleyici etken olmuştur. Sonra ki tarihlerde gelen filozof ve düşünürler ya Sokrates karşıtıdırlar yada ondan beslenirler. Şöyle bir ayrım yapmak gerekirse; Nietzsche, Kierkegaard Sokrates karşıtılarıyken, Kant, Hegel Sokrates'ten beslenen düşünürler olmuşlardır. Dolayısıyla Sokrates felsefe tarihi açısından tam anlamıyla bir milat diyebilirim.
Kitapta da bunun detayları veriliyor Celal Şengör'ün önemli notları aracılığıyla okuması daha hoş olmuş.