Marie, ben incelemeyi okurken zorlandım. Sen kitabı nasıl okudun, yazan nasıl yaşayabildi?
İnsanın insana zulmünün sınırı yok. Hep uzaktan bakıyoruz; oh, neyse ki benim başıma gelmedi, vah vah deyip yolumuza devam ediyoruz. Oysa ki bunları yapanı da, yaptıranı da yetiştiren bizleriz.
Çelişkiler, çifte standartlar... Hiç bitmeyen dramlar... Hepsinin farkındayız da, benim en kabullenemediğim kısmı kadının kadını yargılaması. Onu yerin dibine sokarken kendini yücelttiğini zannetmesi. Oysa hep birlikte yuvarlanıyoruz uçuruma. Arkadaşın, komşun, tanıdığın, kısacası diğer insan güvende değilse toplum olarak güvende değiliz demektir. O bir yangın ki, bir yerden söndürsek başka yerden başlıyor.
“Orda dağlar bir mezarlık
Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
Orda evler oda oda kanarken
Burda yeşerenin canı cehenneme.”
Ağlayıp sızlayalım mı? Bu mu yapabileceğimiz?
Elbette hayır. Canavarın büyüğü aileden gelince belki çaresiz kalsak da çocuklarımızı doğru eğitmek, bilinçlendirmek en büyük görevimiz olsun.
Çok uzattım; öfkem dağlar kadar oldu yine.
Eline sağlık. Bunları okumak da, dile getirmek de, paylaşmak da cesaret ister. Cesaretin için teşekkürler.