Kurtuluş Savaşında bilfiil bulunmuş, görevler almış; asker, hemşire, gazeteci olmuş bir Türk kadınının bu izlenimlerinin değeri mutlaka paha biçilemez. Belki de dönemin en eğitimli, en donanımlı kadını; hatta gazetecisi olarak nice zorlu yollar ile Anadoluya geçip bu mücadeleye katılmak takdiri ve teşekkürü fazlasıyla hak ediyor. Bütün bu savaş sahnelerini gören bir insanın hala insan kalabilmesi bile bir mucize iken, o notlar almış, kitaplar yazmış ve kardeşlik ilkelerinden bahsedebilmiş. Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra eşi Adnan Beyle ülkeyi terk etmeleri ise memleket için çok büyük bir kayıp ve üzücü bir hadisedir. Böyle acılara şahitlik eden insanlar varken insan bazen acı çekiyorum demekten bile utanıyor.
Kitapta Kazım Karabekir ile ilgili olan bir bölüme şaşırdım ve çok hoşuma gitti. Kazım Karabekir yüzlerce öksüz ve yetimi himayesine alıp eğitimleri için bizzat uğraşmış. Özellikle Anadolu Kadınına karşı nezaketi ve saygıyı bu çocuklara aşılamaya çalışmıştır. Ne kadar güzel değil mi.
Bunların yanında kitap çok daha vurucu bir şekilde yazılabilirmiş diye düşünüyorum. Bazı karanlık noktalara ışık tutmakla beraber, bazı kopukluklar var yazılarda. Birinci ağızdan Kurtuluş Savaşı yıllarını okumak isteyenlere tavsiye edilir.