Kitaptan önce Apartheid sisteminden söz etmek istiyorum.
Apartheid Rejimi ; Güney Afrika’da 1948'de Ulusal Parti’nin iktidara gelmesiyle " ırk ayrımına " resmî kimlik kazandıran bir rejimdir. 1948 - 1990 yıllarında politik rüzgarını estirerek birçok insanın ten rengi(siyahi) gerekçe gösterilerek çeşitli işkencelere uğramasına hayatını kaybetmesine ya da yurtlarından kovulmasına sebep olmuştur.
Bu kitap devletin yasama gücünü "sömürü ve baskı aracı" olarak işlevselleştirdiğini anlatmak üzere kurgulanmış, İmparatorluk diye anılan hayali ülke üzerinden Güney Afrika'nın kara kaderine beyaz ellerin parmak izlerini, resmi olarak(!) çıkaramasa da, edebi yolla belleklere kazımayı hedeflemiştir.
Bu anlamda çok etkileyici bir kitaptır.
Bazı insanlar haksız yere acı çektiğinde, derdim kendi kendime, "acılarına tanık olanların kaderi bunun utancını hissetmektir." Duygusuyla adaleti sorgulayan bir yargıcın günlüklerinden dinlediklerimiz, insan olarak ayrışmanın, ayrıştırıcı olmak için de insanlıktan çıkmanın portresini çizer.Barbar olarak nitelendirilen kesim aslında halkın yerlisi ve toprağın sahibi iken, sistemin zoruyla nasıl ötekileştirildiğine okuru da tanık eder.
Kitap iç monologlarla ilerlerken karakterlerin tüm yönleri taraf tutmaksızın işlenir burada insana dair her şey sorgulanır.Bireyin belleğinden sistemin ruhuna uzanan yolculuk esnasında görünenler ,cama ters açıdan yansıyanlar, anlam kazanamayanlar ya da görmezden gelinenler üzerine...ürpertici bir seyir.
Yazarın yalın üslubunun ruhunuzda karmaşa yaratacak bir güce dönüşeceğini de ekleyerek hâla okumamış olanlara tavsiye ederim.
Esen kalın