Okurken rahatsızlık duyduğum nadir eserlerden oldu Titus Andronicus. Sanırım en son Sartre'nin Bulantı'sında aynı hisse kapılmıştım. Rahatsızlığım Titus'un yaşadığı dayanılmaz acılara, okurken dayanmaya çalışmaktan kaynaklandı. Aslında Sheakespeare'nin her metninde karşılaştığım bir durum olsa da diğer eserlerinde bu kadar tahrip olduğumdan şüpheliyim.
Titus'u Kral Lear'a karakteristik özellikler bakımından sadece benim benzettiğimi sanmıyorum. Ayrılan yönlerine rağmen ikisi de soylu babaların evlatlarıyla ilgili duyduğu çeşitli hüzünleri yansıtıyor. Shakespeare yapıtını her zamanki gibi ihtiras, ihanet, intikam, adalet kavramlarını ustalıkla harmanlayıp sunmuş.
Okuyanların benzerlik kuracağı iki karakter de kuşkusuz Othello'daki Iago ile bu eserdeki Aaron karakterleridir. Kötülükleri kıyaslanamayacak kadar denk olan bu iki karakter ölümlerinde bile pişmanlık duymamıştılar. Öyle ki Aaron bize " Bir iyilik yapmışsam onun için pişmanlık duyarım " minvalinde bir söz fısıldamıştı.
Shakespeare tüm eserlerinde olduğu gibi burada da adaleti geç teslim ediyor. Adaletin intikam ile sağlandığı klasik bir Shakespeare yapıtı diyebiliriz ancak adalet olgusunun 16.yüzyılda ve soylular sınıfında yaşandığını fark ederek. İntikam ile adalet ilişkisi sanırım daha detaylı bir inceleme gerektirdiğinden belki ileride değinebilirim.
Hoşçakal şanlı Titus!