Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
·
Puan vermedi
Her şeyin iki yüzü vardır. Şehirlerinde. Rezidansların yükseldiği ve gece konduların hüküm sürdüğü şehrin yüzleri. Şehrin gözleri pencereler. Her şeye tanık olanlar. Hem evlerin içine hem de dışarda olup bitenlere; bekleyişlere, değişimlere, uğurlamalara, haber vermelere, sokağı izlemelere, gökyüzüne bakmalara... her şeye içimizden dışarıya bağlı olan o pencerelerden geçer. Midak sokağı yabancısı olmadığımız klasik gecekondu mahallesi. Kıtalar değişse de değişmeyen şeyler var. Sokaklarda onlardan biri. Mısır’ın başkenti Kahire’de Midak sokağı. İslam ülkesi olduğu için ilk başta bambaşka bir beklenti oluşuyor. Ama sadece dilde var olan Allah bilir, kader, Allah hesabı sorar, İnan, bekle... temennilerden oluşan inançlarıyla bambaşka bir dünya. İngilizlerin sömürge olarak hükmünün ağır olduğu zamanlar. Sokakların diliyle insanlığı ve gündemini anlatır yazar. İslam ve Arap dünyasının nobel edebiyat ödülü ne layık görülmüş tek yazarı Necib Mahfuz’un hayatına bir bakalım. (Dip not: Müslümanlığı tartışılan bir yazardır. Aynı zamanda Orhan Pamuk ikinci Müslüman olarak geçse de bazı yerlerde o da ateistliğini kabul ettiğini gazete röportajı ile belirttiği için o da Müslüman nobel ödüllü olarak kabul görmez. (Nobel edebiyat ödülü alan ilk Türk yazar olarak geçer.) Sonuç olarak edebiyat alanında Nobel ödüllü müslüman yazar yoktur, diye kabul görür. Bu kısım tartışmalar arasındadır.) Mahfuz’un çocukluğunun bitmesine denk gelen zamanlarda Kahire ve el-Cemaliye baş döndürücü bir hızla batılılaşmaya başlar. Kahire, ‘Avrupaileşme’ fikrini en izbe sokaklarına kadar hisseder. Böylesi bir ortamda Mahfuz için iki mekân önemlidir. Biri entelektüel hayatın tüm canlılığı ile yaşandığı el-Ezher diğeri de şehrin kalbinin attığı el-Halil çarşısıdır. Yani rezidans ve gece kondu mahalleleri. İşin garip tarafı Avrupai takılmaya meyilin gecekondu tarafından kurtuluş olarak bakılması ile başlanılır. Mahfuz, vermek istediği mesajları, basit gibi gözüken, gündelik hayattan alınmış olaylarla vermeye çalışmaktadır. Bu eserinde de her karakter üzerinden bir yozlaşma ya da bir çaresizlik baş gösterir. Tapınak yerleri anılır ama onlar sadece belli günlerde uğrak yerlerdir. Cuma namazı için ya da bir dilek, istek için dua için. Kullandığı dili ele aldığımızda, kişileri sosyal durumları ve eğitim düzeylerine uygun olarak konuşturduğu ve gerçekçi bir dille yazdığı görülmektedir. Ancak hikayenin kahramanlarının gene de aynı sosyal çevreye mensup olmaları dolayısıyla, konuşma üslubu fazla farklılık göstermemektedir. Ayrıca, hikayede diyaloglara da büyük öl­çüde yer verilmiştir ve bu da anlatımda bir canlılık sağlamaktadır. Olaylar Hamide ile başlar ve Hamide’nin etrafında sürer. Sokağın dili diğer karakterler bir bir yer alır. Kitab’ın arka kapağı karakterleri tanıma açısından yeteri bilgiyi verdiği için burayı o kısımlarla doldurmak istemiyorum. İlk defa tanıdığım yazarın dili, dünya görüşü ve dünya edebiyatındaki yerine değinmek yerinde olur diye düşünüyorum. Yazmak, hayatı onarmak ve yeniden inşa etmek demekti. Nobel kazanan yazarın ödülü alırken yaptığı konuşma metni: “Ben, borçlarına ödeyebilmek için insanları açlık sınırında yaşamak zorunda kaldığı bir dünyadan geliyorum. İnsan hakları çağında, insan haklarından yoksun bırakılıp, ayrımcılığa uğratılarak perişan edilen Güney Afrika’daki milyonlar sanki insandan sayılmıyor. Kendi topraklarında, babalarının dedelerinin topraklarında yaşamalarına rağmen batı yakası ve gazete kaybolmuş insanlar var. İlkel insanın elde ettiği ilk hakkı talep ediyorlar; onlara ait olduğu başkaları tarafından da kabul edilen kendi ellerinle kendi topraklarına sahip olmak istiyorlar.Bu cesur ve soylu hareketlerinin karşılığı kadın, erkek, genç , yaşlı demeden kemikleri kırılarak, kurşunlanarak, evleri başlarına yıkalım doldurdukları hapishanelerde ve toplama kamplarında işkenceden geçirilerek alıkoyuluyorlar. Etrafını saran 150 milyon Arap, olan biteni üzüntü ve öfkeyle izliyor.Bu durum bölgeyi bir felakete doğru sürüklüyor ki önce böylesi bir felaket ancak adil, kapsamlı bir barış için uğraşanların çabaları ve bilgili ile önlenebilir. Evet, üçüncü dünyadan gelen bu adam hikayeleri yazmak için iç huzuru nasıl bulabildi. Bereket versin, sanat cömert ve anlayışlı değil. Mutlu olanın hayatını zenginleştirdiği gibi çaresizin de hayatını çoraksızlaştırmaz.” Herkesin bir hikayesi vardır. Yazar bunu her karakteri ince ince tanıtmasıyla değinir. Tasvir yeteneğindeki ile Doğu’nun Balzac’ı olarak bilinme nedeni budur. En çok eleştirilen ve içerisinde dinler, toplum ve insanlık barındıran Cebalavi Sokağı Çocukları kitabı yazarın yasaklanmasına hatta hükümet tarafından açıkça infazına karar verilmesine neden olan eseridir. Yazar bıçaklanmış, ölmekten kurtulmuştur. Uzun süre yasaklı kalmıştır. Bu eseri ikinci okuyacağım eseri olmaya adaydır. Siz de anlatılan dış kalıba değil sosyal eleştiri ve mesajlara önem veriyorsanız yazarı ve kitaplarını tanıyın derim. Keyifli okumalar!
Midak Sokağı
Midak SokağıNecib Mahfuz · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20201,501 okunma
·
347 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.