“Bana yürek dediğin şey çok eksiklikleri olan bir şeymiş gibi geliyor” dedi kız, gülümseyerek.
“Ben de aynı kanıdayım. Çok fazla eksiklikleri var” dedim. “Fakat iz bırakıyor. Biz de o izleri sonradan takip edebiliyoruz. Karın üzerine düşen ayak izlerini takip edermiş gibi.”
“İzler bir yere ulaşıyor mu?”
“Kendimize” dedim. “Yürek öyle bir şey işte. Yürek olmadan hiçbir yere ulaşamazsın.”
.
Bilincinin farkında mısın? Neler yapabileceğinin veya kurduğun hayallerin aslında hayal olmayabileceklerinin? Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu, iki evren, tek beden. Ayakları gerçeğe basan bir masal misali.
Başlangıçta bir afallama , nelerin olacağını tahmin etme ama adını koyamama, ardından hızlanış, olayların renklenmesi ve final..
.
Murakami , bildiğimiz Murakami. Kitabındaki bir olay ne kadar gerçeğe uzak olsa bize o kadar yakın geliyor. Ya da bana mı demeliyim? Mantık aramaksızın çektiği yöne gidiyorum her eserinde. Bilinç mi kontrol edilecek? Tamam. Tek boynuzlularla bir evrenin orta yerine mi düşeceksin? Tamam.
Dilindeki kıvraklık, vazgeçemediği - artık imzası olan detaylar, yalnız ve başından geçeceklerden habersiz kahramanlar.. Murakami beni şaşırtmıyor ve keyifle okutuyor yazdığı her kelimeyi.
.
Ülkemizde Japon edebiyatı deyince aklıma gelen (bunu söylemekten asla vazgeçmeyeceğim) ilk iki isimden biri olan Hüseyin Can Erkin’in çevirisiyle..