Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

YÜRÜYEN HÜKÜM Kimin hükmü yürüyor? Ney ve tamburun, fırça ve tezhibin, kemanların, çizgilerin, bestelerin hükmü değil herhalde. Bunlar yürüyen hükmün geçtiği mekânları süslüyor, zarif esintiler, âhenkli görüntüler sağlıyor. Göl kenarında bir otel yapılıyor, kurt-kuş, börtü-böcek pılını-pırtısını yüklenip kaçıyor. Duru suya katran karışıyor, balıkların feleği şaşıyor. Sonra bahçe mimarları, dekoratörler sökün ediyor. Yürüyen hüküm gereği duvarlar reklâmı güçlü bir boyanın rengine boyanıyor; zemine o kelebek gözlüğü burnuna düşen kadidi çıkmış dazlak ihtiyarın son buluşu sentetik halılardan döşeniyor. Armatürler yeniden dizayn ediliyor, venüsten aşırılmış bir parıltı muslukların ensesinden fışkırıyor. Dünya küçüldü artık, hepimiz biliyoruz. Hayret, neredeyse bir köy oldu. Bu küçümen köyün bir adımda ulaşılan öteki ucundan, artık bulunması fermana mahsus bir istakoz cinsi canlı canlı mutfağa taşınıyor. Maymunların beyni çıkartılıyor, katır dili, cambaz ayvası, kirpi oku, yılan tavası, yassı-massı bir şeyler hazırlanıyor. Türü tükenmekte olan kuşların tüyü yolunuyor. Çifte yataklar büyüye büyüye bir halı saha genişliği kazanıyor, tarihin derinliklerinden atlas yorganlar, diba çarşaflar, zümrütlere bulanmış gece lambaları çıkarılıyor. Uzay teknolojisi cep telefonu ile işini ve eşini arayanlara bütün imkânlarını sunuyor. Otelde istihdam edilmek üzere cins-i latif cinsinden, her deri ve renkten isteklilere güzellik yarışmaları yapılarak istikbal hazırlanıyor. İstikbal, şu mabadı kavanoz olan dünyada arabı gülenleri sırıtarak kucaklıyor. Koyu takım elbiseli, papyon kravatlı, ayakkabıları cilalı beyler; kollarında tüyden hafif sevgilileri ile Limuzinlerin kapılarına doğru yürüyüş dersi aldıklarını belli ederek yürüyorlar. Galiba opera dinleyecek veya bale seyredecekler. Otel, gecenin onuruna karşı bütün ışıklarını yakmış, şu küçümen köyün alâmet-i farikası olarak dikiliyor. Kimin hükmü yürüyor? Bu sahneyi kim tasarladı? Kim aldı bu kararı? Bu asfaltlardan kimler geçecek, bu yataklarda kim yatacak? Şair mi? Filozof mu? Silahına sarılıp sipere uzanmış yatan asker mi? Şalteri indiren işçi, önünü ilikleyen bölge müdürü mü? Çoban veya gardiyan mı? Nerede olduğunu kimselerin bilmediği düğmeye kim basacak? Bu beyhude soruları kim soruyor? Vâiz nerede? Nerede hesap pusulası? Çimenler üzerinde parıldayan gözyaşları kimin?
Sayfa 37 - Dergah Yayınları
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.