Çakır, bir belâya çatmak üzere olduğunu anlamıştı.
Çevresine bakındı. Kağnıya bir zarar gelmesinden korkuyordu.
Derviş, sanki Çakır'ın aklından geçenleri anlamış
gibi tekrar gürledi:
- «Sipahi! Kağnıda ne var, söyle! Bozlak Baba'dan sır
saklanmaz.»
Çakır'ın gözü kızıverdi:
- «Bozlak Baba kim?» diye sordu.
Derviş, elini çıplak göğsüne gayet sert bir vuruşla vurarak:
- «Benim, ben!» dedi.
- «Anladık. Ne istiyorsun?»
Derviş, sopasını kaldırarak kağnıya uzattı:
- «Kağnıda ne var?»
- «Azık!»
- «Mektubu ver!...»