Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Biz Peyami Safa'yı en çok Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndan biliriz. Roman kahramanının bacağındaki yarayı hissetmeyen var mıdır o kitabı okuyup da? Bu kitapta da yine silinmeyecek izler bıraktı Peyami Safa. Yazar; diyardan diyara gezen, sağa sola kaçan, hayallerinde insanların ayak basmadığı topraklar barındıran, bir kedi gibi ölmek üzere olduğunu anladığında herkesten uzak bir yerde sessizce can vermek isteyen, hiç kımıldamadan bir ağacın gövdesine yaslanıp orada sonsuza kadar yaşamayı düşünen 1918 sonrası bir neslin psikolojik tahlilini yapıyor. Sürekli bir kararsızlığın hakim olduğu roman; aşk, ölüm gibi kavramları bile sorgulatır oluyor. Bugüne kadar okuduğum romanların hiçbirinde iç sesimin bu kadar konuştuğunu hatırlamıyorum. Ana karakterin beyin fırtınaları okura bazı kavramları sorgulatmaya sevk ederken karakterin kendisiyle çelişmesi yine tereddütlü bir karakteri yansıtıyor ve siz de bu kavramları sorgularken bir neticeye ulaşamıyorsunuz. Ana karakter ile Vildan arasındaki ilişkinin ismini bile koymakta tereddüt ettiğimiz, Vildan'ın İtalya'dan gelen bir karakter mi yoksa Suriyeli mi olduğunu bile anlayamadığımız, romanın her satırında  şüphenin izlerini gördüğümüz muhteşem bir eseri az önce bitirdim. Tek tereddüt etmediğim şey bu kitabı okuma irademdi. Siz de tereddüt etmeden okuyunuz. Kitabın özeti mahiyetinde olan şu alıntıyı da paylaşıp incelememi bitirmek isterim: “Demin bir cümlen hoşuma gitti. Belki farkında olmadan bütün bir devri o cümle ile izah etmiş oluyorsun: ‘yıkılıyor, her şey yıkılıyor!’ dinle. Hayatımda ben bunu çok hissettim. Hemen bütün kitaplarım yalnız bu cümleyi izah etmek içindir. ‘tereddüt!’ diye bağırıyorsun. . . Hakikatte sen de tereddüt ediyorsun. Roma ile İstanbul arasında, hile ile samimiyet arasında, ölümle hayat arasında tereddüt ediyorsun. Sonra sen ve benim olduğum zümre de tereddüt içindeyiz. . . Bütün Avrupa aynı tereddüt içinde: Almanya, Fransa ve İngiltere sağla sol arasında gidip geliyorlar. Milli ve beynelmilel cereyanlar, dini lazühdi cereyanlar, Katolik izdivaç ve serbest aşk cereyanları, ahlaki ve gayrı ahlaki cereyanlar bütün beşeri iradeyi ikiye bölüyor ve tereddüde düşürüyor... Yıkılıyor, her şey yıkılıyor, diyorum. Yıkılmıyor, sallanıyor. Her şey, başkalaşmak üzere yerinde kalacak. Her şey: aile, milliyet duygusu, beşeri alakalar, her şey. Giden nedir, biliyor musun? Kökkleri yurdunun toprağından kopmuş, sadece milli duygularını kaybetmiş ‘deraciné’ler. pierre loti’nin ‘desenchanté’leri, andre gide’in veya oscar wilde’ın ahlaksızlıkları, bütün o harpten evvelki ve sonraki züppe dünya edebiyatının kahramanları, bütün o hiçbir şeye inanmamayı bir ibadet ve bir süs yapan, spontane bir değişmeden başka hiçbir şeyi hakikat olarak kabul etmeyen ve ruh azabını ‘vice’ olarak taşıyan münevver cici beyler ve hanımlar, onların bodleryen edebiyatı ve ve niçeen felsefesi yerine karl marks’tan büsbütün başka bir insan tipi gelecektir.”
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün RomanıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20207,2bin okunma
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.