Edebiyat ve diğer sanat dallarının resmen fışkırdığı bir dönem olan 19. Yüzyıl sonu-20. Yüzyıl başında yaşamış Leonid Nikolayeviç Andreyev, çağının yazarları gibi kitaplarının basılması konusunda bir çok problem yaşamış ve aykırı düşünce yapısı ile acımasızca eleştirilmiş bir yazar.
Aslına bakarsanız yazarın kaleme aldığı her satırda bu dönem yazarlarının çoğunda gözlenen derin bir buhran hâli mevcut. (Bu genelleme zannımca Cihan savaşlarının sanat üzerine derin etkisi ile ilişkili, zirâ bir yerde okumuştum ‘acı olmadan sanat olmaz’)
Andreyev, Şeytan’ın Günlüğü’nde yeryüzüne inip, insan kılığına giren Şeytanın insanoğlu ile iletişimini ve yaşadıklarını anlatıyor.
Aslında Şeytan’ın ağzından kaleme alınmış bu hikaye; cümle içinde ben kelimesine büyük harfle başlayacak denli benmerkezci ‘Şeytan’ın, zayıf, ölümlü, zavallı olarak bilinen değersiz ‘insan’ın elinde düştüğü hezeyanları anlatan bir parodi.
Şeytan’ın bile saf-temiz kaldığı bu dünya tasvirini soluksuz okumamak elde değil.