“Amar Dağı’ndan bir adam koşarak köye geldi.” cümlesi dağ, kaçış, haber, bekleyiş duygularını; terleyen, heyecan içinde kalan, nefes nefese kalan bir adamı gözlerimizin önüne getiren, gölgeli, doğurgan ve çoğul bir anlatımdır. Yavuz Ekinci, hikâye anlatımının yanında, hikâyeye maruz kalmanın olanaklarını da eserde bir üstyorum pergeli çizgisinde bizi gezdirir. Doğaya, eşyaya, insana, hayvana, zihne toplu kıyımın anlatıldığı romanda uzun soluklu bir karanlığın içinde hayallerin kaçışlara zimmetlendiği, kaçışların kapalılığa doluştuğu olaylar dizini burkulma çitiyle anlatılıyor.