İrlandalı yazar Iris Murdoch uzun zamandır tanışmayı beklediğim bir yazardı. Her ne kadar Rüya Sakinleri’nin (orijinal adıyla Bruno’s Dream) ilk 70 sayfasında yazarı ilk defa okumaya pek uygun olmayan bir romanında onu tanımaya çalıştığımı düşünsem de kitap yavaş yavaş farklı katmanlarıyla ilgimi çekmeyi başladı. Murdoch, varoluşçu felsefeyle ve psikolojiyle uzun süre ilgilenmiş bir yazar. 1969’da ilk baskısını yapan bu romanında da Bruno adında çok yaşlı bir adamın sürekli yaşlanmayı sürdürmesini, dönüşüm geçirmesini ama bir türlü ölümle buluşamamasını varoluşçu bir bakış açısıyla ve mitolojik öğelerle desteklemiş. Roman Londra’da geçiyor ve iyi bilinen o kasvetli havaya ek olarak mekân tasvirleriyle yazar müthiş bir atmosfer yaratmış. Romanda farklı kişilik yapılarında çok sayıda karakter var ama hepsi bir şekilde birbirleriyle güçlü bağlarla ilişkili ve zamanla tıpkı Bruno gibi kendi dönüşümlenin içinden geçiyorlar.
Teknik anlamda, üçüncü tekil anlatıcının adeta bir kamera bakış açısını yakaladığı anlarda keyifli bir okuma sunuyor kitap. Ayrıca romanın zaman algısını öyle bir yerden değişliklere uğratmış ki Murdoch, keşke daha çok yapsaydı bu geri dönüşleri dedirtti bana.
Kısacası, farklı tarzda bir kitap okumak isteyenlere sabırlı olmaları koşuluyla önerebilirim kitabı.