Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
3/10 puan verdi
Şöyle bir paradigması var. Diyor ki insanın diyor doğal özellikleri itibariyle şu altı tane temel özelliği vardır. Bu altı temel özellik ilahidir, o yüzden Allah vardır. Allah korusun, Allah kimseyi düşürmesin ama ateist olsam ateist arkadaşlarımın eline aldığında hani böyle çocukla oynar gibi oynayacağı ifadelere geldik. Sebep ne? Çünkü dini bilmeden din anlatmaya kalkıyoruz. Felsefeciler eliyle din ve dinin sahibi olan Hazreti Allah’ı anlatmak istiyoruz. Ha şunu diyebilirsiniz, ben Hristiyanlığın tanrısını anlatmak istiyorum dersen belki tutar ama ortada Hristiyanlık terminolojisini tam oturtturamayız. Bir ihtimal. Ama İslam’ın hakikati olan Allahu Zülcelal’i böyle delillendireceğim diyorsan bu kelimeler Allahu Zülcelal’in delili değil, ona inanmayan insanların tutamaklarını tutturmak için de değil. Ona inanmış Ehli İslam’ın aslında bu yolculukta hadislere ve Hakikat Erbabı’na ihtiyaç olmayıp, kendi ahmaklık sürecini kendi tamamlayabileceğine dair delilleri içeriyor. Diyor ki yaşam arzusu lazım. Kısmen tutar. Korkuların giderilmesi arzusu… Korkusu yoksa. Mutluluk arzusu… Mutluluk çok geniş bir kavram, sıfati bir beyandır. Arzu içine dahil edilemez. Gaye arzusu. Hedeften bahsediyorsanız herkesin hedefi olmak zorunluluğu yoktur. Ama burada açlık tokluk filan, şehvet deseydiniz otururdu. Mesela mutluluğun karşısına şehvet deseydiniz, nefis deseydiniz, diyebilseydiniz eğer her insanda nefis vardır. Kimse de reddedemezdi. Şüpheden uzak bilgi edinme arzusu. Bu. Müslüman gençler için aslında. Bu Allah tanımazlar için değil haşa. Başkaları tarafından iyi davranılma arzusu. Peki geldik. Diyor ki şimdi tezi bu delillendirmeye çalışacak. Dans, müzik, kumar gibi olguların insanların doğal özellikleri olduğunu ve biyolojimizin kaçınılmaz sonucu olduğunu birçok bilim insanı inkar edecektir ama bunları inkar eden bu bilim insanları bile yaşam arzusunun korkularının giderilmesi arzusunu veya bilme arzusunu insanların doğal evrensel özellikleri olduğunu rahatça kabul edeceklerdir. Rahatça üç tanesinin olmayacağını zaten izah ettik ve bütün bilim adamları da kabul etmez bunu. Ama sizin kumar oynamanın biyolojik bir ihtiyaç olduğundan da bahsediyor olmanız garip geldi. Şu altı tane arzu doğaldır, tamam kabul ediyorum. Temeldir, yanlış. Mesela şurada bakın şimdi bu temellendirmesini açmaya çalışacak. Çok vakit harcamak istemiyorum çünkü Caner Bey’le. Doğal arzuların içten geldiğini, buna karşılık suni arzularınsa dıştan, toplumdan, reklamlardan veya kurgudan geldiğini söyler. Bir Peter Kreeft’ten alıyor bunu. Eksik bir bilgi almış ama o cümlesini aldı diye söylüyorum. Şimdi suni arzulardan kastınız ne? Mesela bizler kendi içimizden şehvani duygularla, hırsla, nefretle, kinle bir şey istediğimiz zaman bu arzular içten olduğu için suni değil midir? Sunidir. Burada ne var? İslam’ın getirdiği ahlak bilinci olmayınca Caner Bey ahlak felsefine iman etmiş. Geldik. Gelecekle içimdeki yaşam arzusuyla ilişki kuran zihnin bir ahiret yaşamına karşı arzu duyması kaçınılmazdır. Ne alakası var? tam tersine yaşama arzusuyla yanıp tutuşan adam diyor ki bana göre hele ki ateistten bahsediyoruz. Bunu Müslüman’a anlattığını zannedersen bu problemi yaşarsın işte. O yüzden şunu anlatıyorum Caner Bey. Sen Müslüman gençleri hedef alarak onlara dinin esasından, dinden değil. Yanlış anlama sakın doğru dinleyin beni. Dinin esasından koparmak. Hadis ve o hadislerin hakikati olan Ehli Beyt’ten koparmak adına bu beyanatları sunduğun için makale temelsiz ve dirayetsiz. İçindeki yaşam arzusunun sesini dinleyen hiç kimseyi bu dünyada hayatın tatmin edebileceğini sanmıyorum. Ya böyle tez olur mu? adam diyor ki ben iç sesimi dinliyorum. Yıllardır ateistim, çok mutluyum hayatımdan. Yani şu kavramla çıkamazsın. Sevgili ateist, hayatından mutlu musun? Ne bekliyorum? Mutluyum dedi adam. Yok yok mutsuzum demen lazım. Niye? İşte o mutluluğu Allah’ı tanıyınca bulacaksın diyemezsiniz. Adam der ki ben mutluyum. Mutluluğun gayeler içindeki değerlerini anlatmanız lazım. Yok burada. Yani bir ateisti güldürmeyin kendinize. Bir de böyle tanrıyı ben ispat ettim falan… Cenabı Hakk’ın varlığını kimse delillendiremez, iman eder. Tezahürlerini anlatırız, milyonlarca. Ama ben bir denize baktım. Bu denizin yaratıcısı olması lazımdır sözü Ehli İman’ın dirayetidir. Ama bir ateist de diyor ki evrime inandım. Ki Caner Bey de neye inanıyor? Evrime. Çünkü evrimle insanın maymundan gelebileceğini olabilir diyor şimdilik. Ve Türkiye’de bazı cemaatlere karşı olsa da onlarla beraber hareket etmeyi seçiyor. Zannetmeyin ki Caner Bey salt bir tasavvuf düşmanı. Bazı sahtekar tasavvufçularla beraber. Evrimci oldukları için ortak hareket edebiliyor. Yakından takip edenlerin Caner Bey’in bir de özel hayatına bakmalarını tavsiye ederim. Gelecekle ilişki kuran insan zihninin en temel korkusu olan ölüm korkusundan kurtulma arzusunu tatmin edecek. Diyor ki insanda bir ölüm korkusu vardır. Bunu ondan kurtaracak şey tek obje ahiret hayatının varlığıdır. Ahiret hayatının varlığıysa ancak Allah varsa mümkündür. E Hindular ölümden korkmuyorlar ve ahirete inanmıyorlar. Reenkarnasyona inanıyorlar. Nasıl olacak bu iş? Öyleyse buradaki korkunun ölüm korkusu olmayıp, sonda yaşanacak şeyin ne olduğunu bilmeme korkusu olup, o bilinmezin karşılığına ne yazarsanız onunla tatmin olabilirsinizi ifade etmeniz gerekiyordu. Bu felsefik bakış açınız da yapı itibariyle klasik bir felsefe üçüncü sınıf öğrencisi yapsa beş puan on puan kıracağınız bir cümle. Mutluluk arzusunu hareket noktası yaparsak içimizdeki bu arzuyu tatmin etmeye bu dünyada sunulanların niteliğinin de bu dünyadaki zaman süresinde yetmediğini anlayabiliriz. Ya sana yetmemiş olabilir. Ateist yetiyor diyor. Ben diyor keyfime bakıyorum çok keyifliyim diyor. Böyle miyiz? İspat bu mudur yani? Etrafındaki varlığı gayesel olarak, dördüncü arzuya geçti gaye. Araları hiç almıyorum çünkü felsefik çok zayıf. Etrafındaki varlığı gayesel olarak yorumlayan insan bütün olarak evrene ve daha önemlidi kendi varlığına yöneldiğinde, evrenin ve kendisinin gayesini de öğrenmeyi arzu eder. Evrenin gayesini niye öğrenmek zorunda olayım ki ben? Güneş ne yapacak? Bana ne bundan. Venüs ne yapacak? Bununla yanıp tutuşmuyor ya insanlar. Ha siz kozmolojiyle uğraştığınız için, bunu ön planda tuttuğunuz için olabilir. Aristotales din anlatmaya devam ediyor. İşaret ettiği gibi diyor mutluluk için önemli şartlardan biri haz veren olguların içeriğinin gerçek olmasıdır. Descartes dış dünyanın varlığına dair bildiği bilgilerin hepsinin şüpheli olduğunu kabul ederek bilgisini sıfırlamış. Daha sonra şüpheden uzak bir şekilde felsefi sistemini kurmaya çalışmıştır. Bunu yaparken ancak Allah’ın varlığı kabul edilirse dış dünya gibi çok açık ve çok belirgin şekilde gerçek olarak algıladıklarımızdan şüphe etmeyebileceğimizi söylemiştir. Şimdi meseleyi nereden tutsak bilmiyorum ama Aristoteles’in mutlulukla ilgili söylemi, Descartes’in dış dünyaya ait varlık bilgisinin şüphesiyle bilgisini sıfırlaması İslam düşünce tarihinde eğer İmamı Gazali’den biraz feyz alabilmiş olsaydık eğer şunu görecektiniz; insan bilginin şüphesiyle değil kendi inancının şüphesiyle bilginin epistomolojik değerindeki hakikate ermeye gayret üzerine yaratılmıştır. Sözüm biraz ağır gelmiş olabilir. Daha ağırı da var ama Caner Bey’in anlayacağı kadar da bırakayım şimdi. Diğer yandan diyor bir ateist Allah’ın insanları kendisini bilebilecek ve sanatını takdir edebilecek şekilde yarattığını, evrim aracılığıyla veya evrimsiz düşündüğü için. Niye Caner Bey evrimle olacağını söyleyemiyorsunuz? Niye? Bir şey ya evrimledir ya evrimsizdir. Bunun ortası olmaz. Yani bir maymundu değildi olmaz. Karar ver. Dedeniz maymun mudur değil midir? Bizim değil çünkü karar Kuran’ı Kerim’de çok açıktır. Ayetler çok açık. Girmeyeceğim çünkü biraz dini bilgi gerekiyor. Girmeyelim şimdi oraya. Ama siz niye arada kalıyorsunuz onu anlamış değiliz. Belki zamana ihtiyacınız var. Felsefeciler hep böyledir çünkü. Düşündüğü için akıl yürütme süreçlerimiz de doğru bilgilere ulaşmamızı rahatlıkla mümkün görebilecek bir paradigmaya sahiptir. Teistlerin bu paradigmaya sahip olması durumunda eğer böyle olsalardı eğer evrim düşüncesine sahip olan çok büyük mezheplerle karşılaşmamız lazımdı Caner Bey. Bunu tarihte ilk söyleyen siz değilsiniz. Garip olan şu. Bu beyefendiden tarihte ilk söylenen buradaki şu arzular kelimesi hakikaten ilk. Bak onu söyleyebilirim. Bu orijinal. Çünkü yanlış. Ama bunun haricindekilerin hiçbiri orijinal değilken orijinalliği yakaladığını zannetmek gerçekten komik oluyor. Çünkü İmam Gazali, İbni Sina bunları çok tartıştılar ve netleştirdiler. Kim doğru kim yanlış beyan ettiler. Sevgili gençler okumaktan biraz yorulduğum bir kitaptır. Sebep şu, hani bir kitap alırsınız elinize bir felsefesi vardır. Siz ona inanmazsınız ama bir lezzeti vardır. Sizi bir zorlar, bir çeker, bir iter. Böyle bir kendinize getirir veya bu böyle olmaz dedirtir. Ama inanın Caner Bey’in kitabında felsefenin temel prensiplerinde hatamız var. Gerçi biz felsefeci değiliz ama bu prensipleri bilen insanlar için basit konular bunlar. Heh evrimle kapatalım mı konuyu? Gerçi o sidikle falan kapatmayı seviyor ama dur şununla bitirelim. Eğer evrim sürecinde bu arzuların oluştuğu kabul edilirse, evrimi Allah’ın yaratma yolu doğal seleksiyonu Allah’ın yaratma araçlarından biri kabul eden anlayışlar destelenmiş olmaz mı? Niye soru soruyorsunuz, olmaz. Biz de doğuştan var olan bu doğal ve temel arzular eğer bu evrene aşkın bir Allah’ın varlığını gerektiriyorsa, senin yazdığın arzularla ispat edilemez. Çok kötü çünkü. Yani bir ateistin karşısına çıkma ne olur. Bu evrim ve doğal seleksiyonun Allah’a gözlerimizi çevirdiği anlamına gelmez mi? Gelmez. Bu durumda Pierre Charlinden Dophanski’den Francis Colins’e kadar aralarında dönemlerinde farklar olsa da evrimi Allah’ın yaratma yöntemi olarak görenlerin yaklaşımları destek bulmuş olmaz mı? Sen niye kendi adını koymadın ki Caner Bey buraya? Sevgili genç kardeşlerim, Caner Taslaman’a bir bakmak lazım. Genç kardeşlerimiz çok ilgileniyorlar dediklerinde ben bir felsefecinin kitabını okuyacağız. Biraz zaman alabilir demiştim ama inanın bana temel niteliklerin bozuk olacağını hiç tahmin etmiyordum. Bence yeniden felsefeye dönüp, biraz orayı toparlayıp sonra da biraz İslami ilimlerin gerçek fikrini haberdar olup tekrardan bir başa dönmekte fayda var. Caner Bey’e bu haftaki tavsiyem o olacak. Sevgili gençler size de hakikaten yani tarihimizde müthiş isimler varken hani ne derler, şöyle bir tabir vardır ya hani abi böyle bir film varken bula bula buna mı gittin denir ya ne kadar bahtsız bir adamsın. Gişenin çakılmış filmine gidilir mi dediklerinde siz de dersiniz ya hani abi orada da biletin saatini kaçırdım. Lütfen bir dahaki sefere biletin saatini geçirmeyin çünkü hani bu film ikisi bir arada bile değerlendirilse baya sıkıntılı olur. youtu.be/RJ5rcqqhiAU
Allah Felsefe ve Bilim
Allah Felsefe ve BilimCaner Taslaman · İstanbul Yayınevi · 2013400 okunma
··
269 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.