Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

296 syf.
·
Puan vermedi
Lanettir İnsan Olmak...
"Göztepe'de bir kızın izinde yıllar geçer. Gerçeği yiter, hayali alır yerini. Hakikat çoğu zaman o düşün pençesinde can çekişir. Birinin açıklaması gerekir doğanın doğasını... Eğer suç olsaydı sevişmeler ve aşk, Tanrı yaratır mıydı?" Bir mavi bitti... Çok şairane bir cümle sanmayın bunu; her cümlenin altını çizmekten, kitap için seçtiğim mavi kalem bitti. Ve ben ağlamaktan zor tamamladım son yüz sayfayı. Anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki bu konuda... Ama bazı şiddetli duygular iki sözcüğü yan yana getirtmez; kör eder boş boş baktırır, lal eder kimsenin duyamayacağı çığlıklar attırır. Bu satırlar o adam okusun diye yazılıyor... Bir aşk vardı bir zaman; gözlerinde kaybolunan, parmak uçlarında kül olunan ve gülüşünde Samanyolu var olan... Aynıydı hikâye... Ama ne kız Rita'ydı ne de adam Kahverengi Pardösülü Adam... Bu sefer, mezheplerdi farklı olan... Hiç kabullenmedim, kabullenemedim sevdaya engel olan ne bir mezhep, ne bir din, ne de bir Tanrı! İnsanım dedim her şeyden önce... Seninki gibi gözlerim, aynı sıcağı hisseden ellerim, sevdim mi insan gibi seven yüreğim var dedim... Önemsizdi. Olmazdı, olamazdı; olmadı da zaten... Araya Şebnem abla girdi; "Derdimiz, yaramız, acılarımız farklı olabilir Gözyaşlarımızın tadı aynı. Değişik bambaşka gibi gözüken yaşamlar varsa da Pişmanlık herkes için acı olmalı... ... Sen, ben, o, herkes aynı hikayede Başı ve sonu aynı, gerisi farklı..." Şu güzel şarkıdaki "gerisi farklı" olan kısım olduk... Ve perde kapandı... Ne çok şarkı geldi aklıma bu kitap sırasında... Ne çok ölüyoruz, çeşit çeşit ölüyoruz... Ne çok tabu ve ne çok engelimiz var... Yıktığımız, yıkamadığımız ne çok duvar, önyargı... En büyük, en zalim, en şeytancası ise sevdaya engel olanları... Şimdi bu romanı Yahudi bir kız ile Müslüman bir gencin aşk hikayesi der basitçe anlatırım ama işte o zaman aşk tükürür yüzüme... Değil çünkü! Yeryüzünde sonsuzca çeşitlenmiş her bir insanın, insan olduğunu unutuşunun hikayesi! Masum bir sevdanın, ilk aşkın, gençliğin, ilk el ele tutuşun, ilk öpücüğün, ilk sevişmenin katledilişinin hikayesi! Aşkın nasıl aşk olduğunun, tabularının kölesi olmuş hiçbir toplumun bu mucizeyi anlayamayacağının ve bir gün sırf bu yüzden lanetleneceğinin hikayesi! Hayır! Sıradan bir aşk, sıradan bir hikâye değildi bu. Dünya üzerinde insanlığını kaybetmiş, geçmişin kinini taşıyan tüm toplumların yitik hikâyelerinden biriydi... Okurken Mert Fırat'ın anlatıcı sesi çınladı kulaklarımda... Romancı, Kahverengi Pardösülü Adam, Kahverengi Pardösülü Adam'ın gençliği, Rita... Geçmiş, şimdiki zaman ve bitmeyen zaman... Hepsi üçüncü bir anlatıcı tarafından, lavanta kokularını burnuma getirecek bir anlatımla anlatılmıştı. Bir türlü sevemediğim İstanbul, bir aşk şehri oldu önce; sevdim. Sonra bir aşk katili, bir cinayet mahalli oldu; yeniden korktum, yeniden ürktüm bu karmaşık koca şehirden. İstanbul'u bilmediğimden olsa gerek, mekan geçişlerinde yalnızca tasvirlerden el yordamlı sahneler kurdum zihnimde ancak bilen biri orada bulur kendini... Ve dininden, dilinden, renginden, ırkından dolayı sevdası soldurulmamış kimseyi ağlatamaz bu kitap... Keyifli okumalar...
Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı
Bu Roman O Kız Okusun Diye YazıldıEnver Aysever · Doğan Kitap · 2019396 okunma
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.