Aşkımız bir sırdan da öte,
bize yasak.
Boynuma bağlarken uzun, siyah ipek bir kurdele,
kapatıyorum gözlerimi
ve kazıyorum kokusunun her ayrıntısını zihnime;
sandal ağacı, sedir ve bereketli karanlık topraklar.
Kuzgun derinlere gömülmüş sırların müjdecisidir; atalarımızın anılarının koruyucusudur ve ölümün habercisi olarak bilinir. Kuzguna hükmeden kadın, dünyaya hükmeder.
"Kırmızı taştan kalp nerede?
Asılı ipekten bir kolyede.
Sen, verme o kalbi kimseye;
Ona sadıktım ben ve severdim onu,
Onun uğruna yedi yıl ağır işte,
çalıştım, severdim onu!"
İnsan, içinden renkli misketlerin geçtiği cam bir boru gibidir: yaşayan hemen her insanda sadece bir tane vardır. Bu misket kırmızıysa, o insan için 'kötü' derler. Sarıysa o insan 'iyidir'. Birbiri ardına -biri kırmızı biri sarı- iki tane geçiyorsa, o zaman 'o kimsenin' 'oturmamış' bir karakteri vardır. Biz 'yılan tarafından ısırılmışlar', bütün bir ırkın dünya var olduğundan beri başına gelen her şeyi, bir ömürde yaşarız: Renkli misketler birbiri ardına cam borudan hızla geçerler ve sona geldiklerinde, işte o zaman bir peygamber, Tanrı'nın aynaları olmuşuzdur.