Merhaba dostlar.
Rahmetlik H. Hüseyin Korkmazgil'in dizeleriyle başlayayım söze:
bir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara
bin kardaş bin acı bin ana
bin kerpiç bin harman bin açlık
bin yenge bin emmi bin dayı
bin zulüm bin acı ve bin karanlık
bir akşam birdenbire çıkar dağlara
bıyıkları terlememiş bin çocuk
bin aşık bin deli bin meczup
bin ekmeksiz bin işsiz bin suçsuz
kıl şalvar kurtlu çarık
nal döken mazı kıran derviş çatlatan
itburnu koyak gülü ahlat çalısı
bir akşam birdenbire çıkar dağlara
çökelekler yoğurtlar arpa bazlamaları
yalnayaklar gömleksizler dayanaksızlar
munzur'lar çilo'lar palandöken'ler
dersim'ler tunceli'ler bingöl'ler
tunceli'de mercan'lar ağrı bereketleri
tahtalı'lar toroslar ve binboğa'lar
bir akşam birdenbire çıkar dağlara....
[Ne güzel anlatmış şair değil mi?]
Kitap yakın tarihimize ışık tutan bir vesika niteliğinde diye bilirim. Tanzimattan, Cumhuriyete dek hep sorun olmuş Dersim coğrafyası, halklarıyla birlikte. Verilen sözler tutulmamış, öfke dinmemiş, aklı selim yok olmuş. Bir tarafın demokratik talepleri diğer tarafın işine gelmemiş...
Aşiret Beylerinin aralarındaki konuşmalar, sözleşmeler, devlet otoritesine direnmeleri, aşiret yasaları, mertlik vurgusu, deyişler, yaşanılan bölgenin dağına taşına, ırmağına ağacına olan sevda... Yaşar Kemal'in "Demirciler Çarşısı Cinayeti"ni, Devletin otoritesini uygularken kullandığı yöntemleri okurken de, Hannah Arendt'in "Kötülüğün Sıradanlığı"nı okur gibi hissediyorsunuz. (ben öyle hissettim)
Kitabın büyük bir kısmı raporlardan oluşuyor. Rus raporları, Osmanlı raporları, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin raporları. Raporların ortak dili hemen hemen hiç değişmiyor. Cumhuriyetten önce ve sonrasın da Dersim ve Koçgiri halklarının kızılbaşıyla, kürdüyle, ermenisiyle mutlaka başlarının ezilmesi ve asimile edilmelerinin gerekliliği vurgulanıyor. Aşiretlerden hayatta kalanların anlattıkları, yürek parçalyıcı. Alıntı yaparken elim varmadı inanın. Fazla uzatmadan sonuca geleyim: Geçmiş, bizim geçmişimiz. Sahiplendiğimiz Devletimizin, Şanlı ordumuzun, ve muhterem basınımızın... Hayat çelişkilerle dolu, tıpkı geçmişimiz gibi...