Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hüseyin Aycan

Sabitlenmiş gönderi
Hey sen ölümlü bedenim, aklınla iyi işler düşün. Hey sen ölümlü bedenim, dilinle iyi sözler söyle. Hey sen ölümlü bedenim, ellerinle iyi işler yap.
Sayfa 297Kitabı okudu
Reklam
II. Abdülhamid dönemi ile birlikte, "Anadolu'nun Türklerin vatanı olarak tasavvur edilmesi" fikri yaygınlaşmaya başlarken, Türk milliyetçiliğinin oluşum sürecinde de önemli bir viraj alınır. Bu dönemde bir yandan bugün anladığımız anlama yakın bir Türklük inşa edilmekte ve Türklük resmi ideolojinin bir yardımcı elemanı kılınmakta, diğer yandan yine muhalif çevrelerde (dinden arınmış) bir Türkçülük bilinci uyanmaktadır. II. Abdülhamid döneminde lslam'ın tarihi ders kitaplarında "Osmanlı Devleti'nin kökeni ve kendisine atfettiği kutsallık", lslam'ın taşıyıcısı olmasının yanı sıra, "Türklerin Nuh'un oğullarından olan Yafes'in soyundan" gelmesiyle de gerekçelendirilir. Üstelik "Bu soyun Avrupa soyunu da içerdiği ve buna bağlı olarak Selçuklu ve Osmanlıların da Türk soyundan geldikleri ve Avrupa ile 'akraba' oldukları vurgulanacaktır. "Böylece Türklük, "tarih-i mukaddesin" bir parçası kılınmak suretiyle mitsel bir kökene bağlanmakta, kutsallaştırılmakta, öte yandan da, medeniyet etrafında oluşmakta olan bir diğer kutsallığa akraba yapılmaktadır. Farklı bir açıdan Kemalist Tarih Tezi'nin de ileride yapacağı bundan başka bir şey değildir.
Yerel Oryantalist söylemin en uç noktasında Hıristiyan olmayı dahi akıllarından geçiren Cumhuriyet aydınlarının içine düştükleri boşluktan nasıl öjenik (ırk ıslahı) gibi konulara sarıldığı görülmektedir. Herhalde kendini sevmeme gibi bir uç konumda düşülen boşluk ancak kendini üstün görerek sevmeye çalışma gibi bir başka uç konum ile ikame edilmiştir. Kanımca Batı'ya rağmen Batıcılığın bundan daha açık görüldüğü bir an yoktur. Türk olmak, ona yüklenen bütün anlamları ile kutsallaşmıştır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Lewis Namier'in de yazdığı gibi, "din, milliyetçilik için 16. yüzyılda kullanılan kelimedir". Yine milliyetçiliğin "en yaygın sivil din" olduğu savı, neredeyse genel kabulü yansıtır. Geleneksel dinle çatışsın veya çatışmasın, nihayetinde "modernliğin eğilimi, ulus-devleti tanrı gibi görmektir" Yine de bu anlayışı, sadece "devlet milliyetçiliğinin zirvesi olan faşizm, şimdiye kadar bilinen en üst düzeye taşımıştır"
...kutsallaşan bir medeniyet ve bilim algısının, üçüncü kutsallık kaynağı olan milliyetçilik ile buluşması hiç de zor olmayacaktır. Bu buluşmadan ırka dayalı ahtropoloji neşet edecek, medeniyetin kurucusu olarak Türkler veya brakisefal kafataslarının üstünlüğü bahisleri 1930'lar Türkiye'sini kaplayacak, Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi ile buluşan bu sözde bilimsel mitoloji, tıpkı Yahudiliğin Musevileri veya Şintoizmin Japonları kutsallaştırmasına benzer bir biçimde "Türk"ü kutsallaştıracaktır.
Reklam
Kendiminki dışında kimsenin hayatını alma hakkım olduğunu düşünmüyorum.
Rüyalar anlatınca çok sıkıcı oluyorlar ve asla korkunç olmuyorlar. Çünkü ne olduğundan ziyade, o atmosfer daha önemli.
Öldüğünüzde dünya mükemmel bir yer. Hiçbir problem yok, ne acı ne üzüntü, ne mide bulantısı, ne hastalık, ne rahatsızlık; ya da hayal kırıklığı, utanç, hüzün ihanet, sıkıntı da yok; hiçbir şey kazanılmış ya da kaybedilmiş değil, hiçbir şey ziyan olmamış ya da hiçbir şey istenmiyor, söylenecek bir şey ya da söylenememiş bir şey de yok, hiçbir şey anımsanmıyor, hatırda kalmıyor ya da hatırlatılmıyor; kalan hiçbir şey yok. Hiçlik hiçlik olarak kalıyor; herşey sessiz ve sakin. Mükemmel. Belki de cennet budur, mükemmel bir hiçlik...
Reklam
Hüseyin Aycan
Bir kitabı okumaya başladı
Adam Strand'ın Otuz Dokuz Ölümü
Adam Strand'ın Otuz Dokuz ÖlümüGregory Galloway
8.1/10 · 187 okunma
Yakup Kadri de, kıyafet devrimini, Atatürk'ün Avrupa'ya ilk çıktığında yaşadığı utanç duygusunun bilinçaltına yerleşmesine bağlar ve Atatürk'teki bu "Batılı karşısında mahcup olma" kaygısının boyutlarını şöyle ifade eder: "Dünyanın en rind, en kalender ve en müsamahalı bir insanı olan Mustafa Kemal, bir yabancının, hasseten bir Avrupalı yabancının bulunduğu yerde, dünyanın en kaygılı, en tedirgin ve en alıngan adamlarından biri haline girerdi."
lslam'ın dışsallaştırılmış her göstergesi (mesela başörtüsü), modernitenin getirdiği "görsellik ve şeffaflık üzerine temellenen yeni bir kuramsal iktidar biçimine" meydan okuma anlamına geldiği kadar, elitin olmak istemediği her şeyi (Doğulu, geleneksel, dindar) ve unutmak istediği geçmişini de hatırlatır onlara. Üstelik hatırlatmakla kalmaz, "Batılı göz" karşısında, vazifesini başaramamış bir sahne sanatçısının mahcubiyetini hissettirir.
Kurtuluş Savaşı bile, Batı'ya karşı kazanılan bir zaferden ziyade, Batıcılığın zaferi olarak değerlendirilir olmuştur.
Türk ihtilalinin kararı, Batı medeniyetini kayıtsız şartsız kendisine mal etmek, benimsemektir... Bu karar o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki, önüne çıkacaklar, demirle, ateşle yok edilmeye mahkumdurlar. (Mahmut Esat Bozkurt)
Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri ve bütün mana ve eşkaliyle medeni bir heyeti içtimaiye haline isal etmektir. lnkılabatımızın umde-i asliyesi budur. Bu hakikati kabul edemiyen zihniyetleri tarumar etmek zaruridir. (Söylev ve demeçler)
18,6bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.