yüzyılların gerisinden eğilip bizim kulağımıza o koca saklılı sesiyle şunları fısıldamış olur. "Sevgili çocuklar, hikaye dediğimiz şey kelime kusarak değil, kelime yutarak yazılır."
Bir şehirden bir şehre gidenler de gittikleri yerin adını söyleme gereği duymaz, bunun yerine, gurbete çıkıyoruz derlerdi. Böyle söyleyince, ruhları da gittikleri şehre göre değil, gurbet diye adlandırılan içi çeşitli ihtimallerle dolu uçsuz bucaksız bir genişliğe göre pozisyon alırdı sanki. Velhâsıl, gurbet kelimesi, acıların, kayıpların, ölümlerin, ayrılıkların, aşkların ve hasretlerin birçoğunu içinde taşıyan alabildiğine geniş bir kelimeydi. Gurbet şarkılarımız vardı bu yüzden, gurbet türkülerimiz, gurbet mektuplarımız, Gurbet Kuşlarımız ve Gurbet Hikayelerimiz vardı.