Yazarlar, Amerika'da özsaygıyı artırmaya yapılan vurgunun nasıl gerçek bir kültürel hastalığa yol açtığını şöyle belirtti: "Narsisizm salgınını anlamak önemlidir çünkü uzun vadeli sonuçları toplum için yıkıcıdır. Amerikan kültürünün kendine hayran olmaya odaklanması, gerçeklikten kopup görkemli fanteziler diyarına bir kaçışa neden oldu. Elimizde sahte zenginler (sadece faizli ipotekler ve borç yığınlarıyla), sahte güzellikler (plastik cerrahi ve kozmetik işlemlerle), sahte sporcular (performans artırıcı ilaçlarla), sahte ünlüler (televizyon ve youtube aracılığıyla), sahte bir ulusal ekonomi (on bir trilyon dolarlık devlet borcu ile), çocuklar arasında özel olma gibi sahte duygular (özsaygıya odaklanmış ebeveynlik ve eğitim ile) ve sahte arkadaşlar (sosyal ağ patlaması ile) var. Tüm bu fantezi insanlara kendilerini iyi hissettiriyor olabilir, ancak günün sonunda kazanan gerçeklik olur. Mortgage krizi ve bunun sonucunda ortaya çıkan finansal kriz, şişirilmiş arzuların nihayetinde nasıl yere çakıldığının sadece bir örneğidir."
Bilgi Felsefesi Nedir? kitabından bir alıntı:
"Hemen hemen her epistemog, bilgiye sahip olmanın iki ön koşulu olduğu konusunda hemfikirdir: İlki, kişinin ilgili önermeye dair bir inancının olması, ikincisi ise bu inancın doğru olması gerekliliğidir. Şöyle ki, eğer siz Paris'in Fransa'nın başkenti olduğunu biliyorsanız, o zaman bunun böyle olduğuna inanmak zorundasınız ve aynı zamanda bu inancınız doğru olmak zorundadır." (s. 20)
İdealistler, dış dünya sorununa, algı bilgisinin bizim onu algılamamızdan bağımsız bir dünya bilgisi değil, bizim (ona dair) algılarımızla inşa ettiğimiz bir dünya bilgisi olduğunu ileri sürerek cevap verirler.