Kahramanı Holden Caufiel’ın okuyucuyla adeta sohbet ettiği, dili oldukça yalın ancak bir miktar argo ifade içeren bir roman okudum az önce. Romanın aldığı övgülerden, pek çok listede başı çeken kitaplar arasında olmasından mı büyüdü beklentim bilmiyorum ama son yaprağı çevirdiğimde roman süresince olduğum gibi yine tepkisizdim. Nedense roman sonunda kahramanın, yaşadığı tüm sorunları itip bir anda umut dolması inandırıcı gelmedi bana.. Çavdar Tarlasında çocukların peşinden koşmak isteyen Holden daha gerçek benim için.. Bu sebeple çaresiz kaldığı için umudu kabul etmiş olduğunu düşünmek istiyorum.
Roman boyunca en çok etkilendiğim bölüm ise kardeşinin mezarını ziyaret gitmesiyle ilgili anlattığı bölüm. ‘Birden yağmur yağdı. Herkes arabasına koşmaya başladı. Bu büyük haksızlık. Herkes arabasında gezip lanet olasıca radyolarını dinleyebilirler ama ... orada kalmak zorunda ...’ Umarım sevdiğim insanların kabirlerini ziyaret ettiğimde yağmur yağmaz,arabaya koşmak zorunda kalmam. Çünkü eninde sonunda, yolculuğun bir anında o lanet radyoyu açacağımı biliyorum.