Rapçilerin iyi yanı paraya takmış olmalarıydı. Sürekli paradan bahseder, para düşünür, parayla ilgili şarkı yazar ve parayı har vurup harman savururlardı.
Biraz siyasi içerikli bir kitap olduğu için yer yer insanı sıkmıyor değil ama ben bir Japonya hayranı olarak genel itibariyle beğendim. Ayrıca Japonya'nın hiç alakasız ülkelerde aktif şekilde faaliyet gösterdiğini şaşırarak okudum. Çoğu noktada "Japonya 'nın orada ne işi varmış ya?" dedim. Başka ülkelere nüfuz etme konusunda aklımıza hep Çin, ABD vs geliyor ama Japonya 'da oyunun içinde ama diğerlerine göre daha iyi bir oyuncu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ayrıca Japonya gibi gelişmiş bir ülkenin Covid aşısına aşırı şekilde mesafeli durması ve aşılanma oranının çok çok düşük olması, üç doz biontech aşısı olmuş beni şüphelendirmedi değil.
Subaylar ve askerler gerçek hedefi bilmeden düşman bölgesinin derinliklerine gönderilirlerse ve çıkış yolları engellenirse, tek seçenekleri birlik olup düşmana karşı tüm güçleriyle savaşmak olacaktır.
Matematiği sevmiyorsanız uzak durun bu kitaptan, işkence gibi gelir Ben sevdiğim halde beynim yandı. Fakat hayattan matematiği çıkarınca hiçbir şeyin kalmayacağı da ortada.
1928-1942 seneleri arasında yayınlanmış olan 580.000 küsür sayfa gazete PDF formatında yayınlanmış.
Çok güzel bir arşiv. Her türlü haber var. Henüz yeni üye olduğum için fotoğraf paylaşamadım maalesef.
✍🏼 nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/GAZETE
Roma konsülü olarak Sicilya'da bulunduğum dönemde, Arşimet'in mezarını bulmaya çalıştım. Siracusa'lılar mezarla ilgili hiçbir şey bilmiyor, hatta varlığını bile inkâr ediyordu. Ama mezar orada bir yerde olmalıydı. Fakat olması gerektiği yer, tamamen çalı çırpıyla kaplanmış durumdaydı. Etraf devedikenleriyle doluydu. Elimdeki bilgiye göre, mezar taşının üzerinde birkaç basit mısra ve onun üzerinde ise taşa oyulmuş bir küre ve silindir olmalıydı. O yüzden Siracusa Kalesi'nin yanındaki bütün mezarları dolaşıp bu taş anıtı aramaya başladım. Dikkatle etrafa bakarken, birden tepesi çalıların arasından yükselen küçük bir sütun ilişti gözüme: Üzerine bir küre ve silindir nakşedilmişti. O sırada şehrin ileri gelenlerinden bazıları da benimle birlikteydi ve hemen yanımdaki Siracusa'lılara dönüp bunun aradığım şeyin ta kendisi olduğunu söyledim. Adamlar hemen oraklarıyla gidip bölgeyi çalı çırpıdan temizlediler. Nihayet yol açıldığında, çabucak mezarın yanına gittik. Mezar kaidesindeki mısralar hâlâ seçiliyordu, ama yazıların neredeyse yarısı zamana yenik düşmüştü. Kısacası, Arpinum'dan bir adam çıkagelip göstermese, bir zamanlar dünyaya nice bilimadamları veren bu ünlü Yunan şehri, bağrından çıkan gelmiş geçmiş en zeki yurttaşının nerede gömülü olduğunu bile bilmiyor olacaktı!