“ İnsan, karşısındakinin tüm yaşamını durmamacasına yenilenen bir zenginlikle doldurmasını bilmiyorsa, sevilen varlığı kendimize bağlamamız için büyük bir aşk yetmez. ”
“ Kadın olmak demek,herkesçe onaylanan bir kılığa girmek demekti. ‘Lütfen birisi beni görsün, ’ diye haykırmaktı her an, ‘ görsün ve belleğinde sonsuza dek saklamak isteyeceği bir imgeye dönüştürsün. Benim kendimi bir türlü göremediğim gibi. ”
O karanlık hücre, nereye gitsem peşim sıra beni izliyor. Aslında içimde taşıyorum onu. Bir ağacın kökleri gibi geceleri büyüyor. Büyüyor, büyüyor, tenimi parçalayarak dışarı çıkıyor. İlk bulduğu boşlukta somutlaşıyor. ”
Kitapta bir halk türküleri derleyicisinin gezintileri sırasında tanışıp da bizlere aktardığı öykü Çin’li Fugui’nin hikayesi. Kendisi de babası gibi mirasyedi olan Fugui, aile servetini kumarda bitirdikten sonra adeta hatasının bedelini ömrü boyunca tüm sevdiklerini yoksulluğun sürüklediği ölümlerle kaybederek ödeyecektir. Okurken hikayenin gerçekliği, anlatımın da vermiş olduğu duygu yoğunluğuyla mest oluyorsunuz. Daha fazla ipucu vermek istememekle beraber kitabın yalnızca alınıp direkt okunmasını tavsiye ediyorum.