Çocuklar da yoğun bir “fark edilme” arzusu taşırlar. Çoğu zaman onların bu arzusunu yaramazlık, kıskançlık, şımarıklık olarak yorumladığımız için , ilişkilerimizi çok daha karmaşık hale dönüştürebiliyoruz..
Birisi; “Bir sene sonra mahsul almak istiyorsan yere tohum ek. On sene müddetle hep mahsul almak istiyorsan ağaç dik. Yüz sene mahsul almak istiyorsan insan yetiştir.” Diyor.
“Peki hocam, dinimizi nereden öğreneceğiz?” Dini en iyi bilen, en takvâ sahibi, en salâhiyet sahibi alimlerin kitaplarını okuyacaksın, oradan incelikleri anlayacaksın. (!)
Nitekim çocuğun her istediğini yapmaya çalışmak, onun duyusal direnç kazanmasını ve güçlenmesini engelleyebilir çünkü hayat güllük gülistanlık bir yer değildir.
Yetişkinler zamanlarını televizyonla, bilgisayarla telefonla boşa geçirirler ama çocukları boş zamanlarında yalnızca kitap okuyup deneyler yapsın isterler.
Mekke feth olunca, Hz. Bilal Kabe’nin üzerine çıkıp ezan okuyunca, müşrikler: “ Yazıklar olsun bize! Köleler kadar da olamadık! Onlar nerelere ulaştı, bizler ne hâlde kaldık? “
... “ Şayet bu davetinle bir kişi müslüman olsa, bu sana kızıl develer verilmesinden daha hayırlıdır! “ .... Peygamberimiz sav Hayber fethinde sancağı Hz Ali’ye verirken ne güzel teşviklemiş
İnsanlar ezan okumanın ve namazda ilk safta bulunmanın sevâbını bilselerdi ve bunları yapabilmek için de kur’a çekmek zorunda kalsalardı, mutlakâ öyle yaparlardı. (Buhârî/Müslim)