Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hosreftaar

Gün gelir de beni unutursun demiştin Kalbimdeki bu derdi uyutursun demiştin Ne ben seni unutabildim Ne bu gönlümü avutabildim..
Reklam
Kim miyim ben ?
Kim miyim ben? Merak ediyorsanız etrafınıza bakın. Sokakta karşılaştığınız binlerce kadından biriyim. Babasından yediği tokatın izi hala yanağında duran, bir hata yaptığında hatası yüzünden günlerce cezalandırılan, dayak atılan, pekiyi almak yerine iyi aldığı için başarısız ilan edilen, sevilmekten vazgeçilen, çocukluğu çalınmış o küçük kız çocuğuyum ben. Tanıyamadınız mı hâlâ?
Bir gün bir kızım olursa onu çok seveceğim. Ona kendini, kusurlarıyla beraber bedeninin, zaaflarının rağmen kişiliğini sevmeyi öğreteceğim. Bir erkeğe âşık olmadan önce kendine âşık olacak benim kızım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acıdan çok daha ağırdır...
Reklam
“Ben Diyarbakırlıyım Gülşah” dedi sanki işlediği bir kabahati dile getirir gibi. “Sense Balıkesirli!” diyerek şaşkınlığımı ikiye katladı. Adımla hitap edişi, memleketimi bilişi? Bu nasıl işti? “Adımı biliyorsun, memleketimi de? Ama ben henüz söylememiştim.” “O gece bir tek sen âşık olmadın Gülşah.” “Peki, madem sadece ben âşık olmadıysam, neden olmaz diyorsun?” “Çünkü biz seninle ülkenin batısıyla doğusuyuz, çünkü biz farklı kültürlerin çocuklarıyız. Çünkü biz bitmeyen bir kavganın bitmeye mahkûm aşkıyız. Olmaz Gülşah, olmaz.”
Mümkün olsaydı keşke seçebilmek doğduğum toprakları, Mümkün olsaydı keşke silebilmek ön yargıları, değiştirebilmek yazgıyı...
" İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acıdan çok daha ağırdır. "
Demek ki kader böyle bir şeydi. Kaçış yoktu, yaşanması gereken neyse o olurdu.
Reklam
Coşku, kabalıktır. Coşkunun ifade edilmesi, öncelikle dürüst olmama hakkımıza bir saldırıdır. Ne zaman dürüst olduğumuzu asla bilemeyiz. Belki de hiç değilizdir. Ve bugün dürüst davranıyorsak, yarın, tam tersi bir nedenden dolayı da aynı şekilde davranabiliriz. Kendi adıma, hiçbir zaman kesin inançlarım olmamıştır: Sahip olduğum tek şey duygulardır. Sırf orada rezil bir günbatımı seyrettim diye bir yerden nefret etmem. Duygularımızı dışa vurduğumuzda, onları gerçekten hissetmekten çok, hissettiğimize kendimizi ikna etmeye çalışıyoruzdur.
Akıl çağına gelmiş her insanın en büyük kaygılarından biri kendini idealindeki imgeye göre, düşünen bir birey olarak biçimlendirmektir. Modern çağın dışarıdan gelen tiz seslerinin karşısında, ruhumuzdaki asaletin mantığı hiçbir ideal durağanlıktan daha iyi yansıtamayacağına göre, Durağan, Etkisiz olmayı ideal edinmeliyiz. Yararsız? Onu sadece, yararsızlığı öyle ya da böyle cazip bulanlar dert edecektir.
Varlığımızı öyle bir halde getirelim ki, başkalarının gözünde hep bir muamma olarak kalsın, bizi en iyi tanıyanların ötekilerden tek farkı, sadece daha yakın olup da bizi çözememeleri olsun. Ben hayatımı böyle şekillendirdim, hemen hiç düşünmeden yaptım bunu, ama sanatı ve içgüdüleri o kadar çok kullandım ki, kendi gözümde ayrı bir kişilik haline geldim, kuşkusuz bana ait olan, ama ne açıkça ne de tam olarak tanımlanmış bir kişilik.
Hayat tahayyül edebildiğimiz kadardır. Bütün dünyası tarlasından ibaret olan köylünün gözünde, o tarla bir imparatorluktur. Sezar’ın gözünde ise azımsadığı imparatorluğu topu topu bir tarla kadardır. Fakir insanın bir imparatorluğu var, güçlü olanın ise altı üstü bir tarlası. Aslına bakılacak olursa, sahip olduğumuz tek şey izlenimlerdir; dolayısıyla, hayatımızın gerçekliğini izlenimlerin üzerine oturtmalıyız, algıladıkları şeylerin değil. (Böyle düşünmemin özel bir nedeni yok.)
Düşlerdeki insanlar, gerçek kişilere göre daha kişilikli, daha hakikidir. Düş evrenim baştan beri benim biricik gerçek dünyam oldu. Tepeden tırnağa uyduruk kişilerle yaşadığım aşklar kadar gerçek, onlar kader ateş, kan ve hayat dolu başka aşk yaşamadım. Ne delilik! Üstelik özlemi bile kaldı içimde, ne de olsa tıpkı ötekiler gibi bu aşklar da gelip geçici…
694 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.