Evvela Mihrî’nin bu esere başlarken kendi “fîh”ini, “mâ”
sını” bulması gerekiyordu. Bunu bu kitabı okumak için geç kalmışlık olarak asla görmüyorum. Çünkü nasıl ki Rabb’ her şeyi bir ilahî zamanda yaratıyor ise, bu kitap da benim için öyle bir zamanda geldi girdi hayatıma. Hüzne boğulmuş yüreklerimize, kedere batmış kalplerimize en güzel şifa Rabb’in dilidir elbet.. Esâmeler sadece vasıtadır. Fîhi Mâ Fîh, bir “sen”dir. “ben”dir. “O”dur.. Tıpkı “mâ hiye”deki gibi.. Ne olduğundur.. Kendime çok pay çıkardığım bir kitaptı..
Özellikle Rûmi Hazretlerinin karşısındaymışım gibi sorduğu sorularla beni kendime getirmesi yüce Kitab’ımızla paralel cümleleri bana tokat gibi çarptı..Hangi cümleleri çizmedim ki..
“kalplerimizde kılıf var, çıkarın onu.”
Şu alıntıyla bitireyim:
“Allah yüreklerinizde hayırlı bir niyet bulunduğunu bilirse size, sizden alınandan daha hayırlısını verir, suçlarınızı örter.. Allah suçları örten bir Rahîm’dir.”