William Hull, öğretmenlerin ders esnasında gözlem yapmasını elinde fener ile dolaşan bir gece kampçısına benzetir. Evet, siz fenerin ışığının yansıdığı yerde muhtemelen bir sürü canlı göreceksinizdir ama onların hiçbiri elinizdeki fenerin ışığından korktuğu ya da tedirgin olduğu için karanlıkta olduğu gibi özgürce ve kendince hareket etmeyecektir.
Wabi Sabi, kusuları kucaklama sanatıdır Başarısızlık yemekleri kusurlarımızı sevmemizi sağlr. Öğreti, bir porselen kırılsa bile altın tozuyla eskisinden daha iyi bir hale gelebileceğini temel alır.
Altın tozu, kusurlarımızdır.
Mutluluk, kahkaha, gözyaşı ve hüzün herkesin anlayabileceği ortak duygu dilidir. Bu dilin çözemeyeceği, insanları insanları ortak bir paydada birleştiremeyeceği bir şey yoktur. Duygular tutkal gibidir, herkesi birbirine yaklaştırır.
Yeraltı orkidesi aslında nadir rastlanan bir bitkidir. Dünyada sayılı adette vardır. Yani, en azından öyle olması gerekiyordu. Ancak histerik, korku kültürünü körükleyen, karne notlarını kalbimizin aydınlığından daha çok önemseyen baskıcı ve çocukları ezen şişman fil tutumlarımız sebebiyle sınıflarımızdaki ve evlerimizdeki yeraltı orkidelerinin sayısını arttırdık.
Çocuklarımız artık yeraltı orkidesi gibi hiç gün yüzü görmeden toprağın altından farksız ve güneş almayan havasız odalarında, bilgisayarın ya da test kitaplarının başından kalkmadan yaşlanıyorlar. Bu yüzden bencil, zorba, mürdedil ve kuralsız oluyorlar. Oysa ihtiyaçları olan tek şey, toprağı delip aramıza karışmalarını ve odalarından çıkıp kendilerini sokak oyunlarına kaptırmalarını sağlayacak küçük fırsatlar bulmaları.
Çocuklar sahildeki kum taneleri kadar çok soru sorar. Hem de her gün... Sorular çocukların başına, üşüşen ateş böcekleri gibi toplanır. Ellerinizle kovalasanız da onlardan bir türlü kurtulamazsınız.