İlk kitabı çıktığından beri seri tamamlasa da öyle okusam diye beklediğim seriyi sonunda okuduğum için çok mutluyum. Kitaplara tek tek yorum yazmaktansa bu kitabın yorumunda toplayacağım düşüncelerimi. Öncelikle yazarın dili sade ve bölümler kısa olduğu için elinize aldığınızda çok hızlı okuyabiliyorsunuz. Gizem ve gerilim içerdiği için kurgu oldukça akıcı ilerliyor. Ana karakterimiz Avery, kendisine kalan milyar dolarlar değerindeki serveti öğrenince neden hiçbir alakası olmayan bir adamın böyle bir şey yaptığını anlamaya çalışırken bir yandan da Hawthorne Ailesi’nin geçmişten gelen birçok sırrını öğrenmeye çalışıyoruz. İlk kitap, giriş kitabı olduğu için sadece Hawthorne malikanesine ve aileye alışmaya çalışıyoruz. İkinci kitap itibariyle heyecanın dozu artıyor. Gizem üstüne gizem çözmeye çalışılıyor. Zaman zaman gerilim dozu arttığı için geriliyorsunuz da. Açıkçası bir noktada;kim kimin kızı/oğlu, kimin babası,kimin annesi aklımda tutmaya çalışırken beynim yandı diyebilirim. Bunları da öğrenirken birtakım bulmacaları da çözmeye çalışıyor karakterler, insanın kafası iyice karışıyor :D. Ayrıca kitapta, eser miktarda bir aşk ilişkisi de mevcut ancak aşk üçgeni havası ile. Avery’nin, Jameson’a olan sevgisi maalesef bana geçmedi; aklı sanki sürekli Grayson’da gibi görünüyordu. Avery ile Jameson arasındaki ilişki, biraz daha detaylı işlenseydi daha iyi olabilirdi. Uzun lafın kısası, seri şeklinde akıcı ve gizemli bir kurgu okumak isteyenlerin sevebileceğini düşünüyorum. İlk kitapta seveceğimden emin olmasam da seriyi bitirdiğimde sevdiğime emin oldum :)
Hakkındaki güzel yorumları sayesinde beklentilerimi yükselten bir seriyi bitirdiğim için mutluyum ama aynı zamanda beklentilerimi karşılamadığı için mutsuzum. Serinin her kitabı hakkında yorum yapmak yerine son kitabında düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Öncelikle kurgunun geçtiği evrenin detaylarında eksikler olduğunu düşünüyorum. Bazı sahne geçişleri çok hızlı olduğu için kurguya tam adapte olamadım. Bulunan gizemlerin de iyi bir şekilde açıklanmadığını, her şeyin üstünkörü geçildiğini gördüm. İkinci kitabı ve üçüncü kitabın yarısını okurken keyif almış olsam da olayların ve özellikle hikayenin sonu oldubittiye getirilmiş gibiydi. Masalsı bir aşk hikayesi okumayı beklerken çok belirsiz bir aşk hikayesi okumuş oldum, hem de aşk üçgeni içeriyordu. Esas erkeğimiz Jacks’in duygu ve düşüncelerine beklediğim kadar yer verilmemesi, Evangeline ile aralarındaki ilişkinin belirsizliği aralarındaki aşkı hissetmeme engel oldu. Uzun lafın kısası, belki yaşım daha küçükken okusaydım severek okurdum ama maalesef beklentilerimi karşılamadığı için sevemedim.
Kişisel gelişim ve psikoloji kitapları okumayı severim ben ve bu kitabı da yazarı araştırmadan almıştım. Yazar, bir blog sahibiymiş ve bloguna gelen sorunlara kendince çözüm önerileri sunuyormuş. Bir nevi Güzin Ablalık yapıyormuş. Bu nedenle bana, verdiği tavsiyelerin içi boş geldi. Kendi hayatında yaşadığı sıkıntıları anlatmak ve içini boşaltmak için yazmış gibi hissettirdi. Bloga yazanların bazılarının terapiye ihtiyacı varken bu bloga yazmaları çok tuhafıma gitti çünkü verdiği tavsiyeler pek işe yarar şeyler değil. Bana pek bir şey katmadı maalesef. Bir daha bu tür bir kitap almadan önce yazarı araştırmayı atlamayacağım.