Rüzgara kapılmış bir yaprak parçası olmaktansa, yönünü belirleyebilen, rotasını ve etki alanını keşfetmiş bir insan olma haline daha önce ulaşmak isterdim.
Eskiden dünyayı cam gibi berrak görürken şimdi aniden kendi gölgesiyle kararak bir aynaya dönüşmüştü. Nereye baksa, neye kulak verse, her şey gerçeklik kazanmıştı birdenbire.
Onun için tiyatro, renkli karşılaşmaların olduğu sosyal etkinlikler, her şeyin an be an değiştiği kalabalık ortamlar en büyük eğlencesiydi çünkü burada bir şeylerin tadına varmak için bir çaba sarf etmesi gerekmiyordu.
Tıpkı bunaltıcı sıcak ya da fırtına kadar, havanın durgunluğu da insanı rahatsız edebilir, aynı şekilde ılımlı bir mutluluk da mutsuzluk kadar kışkırtıcı olabilir. Tokluk en az açlık kadar rahatsızlık verir insana...
Acıların tamamı korkaktır, yaşamaya dair güçlü istek dışında geri adım atarlar çünkü bedenimizi çepeçevre saran yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.
Evine dönmesi gerektiğini daha ilk söylediğimde boyun eğerek, saygıyla kabul etmesiydi..Beni kendine çekmek yerine... Bana, yoluna çıkmış bir azize gibi saygı göstermesiydi... Ve... Beni bir kadın gibi görmemesiydi...