Sorarlarsa, “Ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını: “Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...”
Kendime bile yetecek gücüm yok artık, affedemiyorum geçmişi.. Sabrımı miğfer sanırdım hiç istemeden içine düştüğüm savaşlarda, zırhım paramparça. Yitirdiğim ne varsa ona benziyorum, yavaş yavaş azalıyorum.. İyi gecelerim yok artık.. Tahammülümü tahmin edemeyeceğin kadar erken tükettim, ne üç doğru ne de bir yanlış sadece yalnızım artık.. Tutunamıyorum sana yıldızlara, azad etti Tanrı beni artık kötü ve özgürüm. (Alıntı)
“Sen garip bir kadınsın, hiç vazgeçmesini bilmez misin? Onca acına rağmen gülüyorsun. Hiç sevilmemiş birisin fakat sevmekten vazgeçmiyorsun. Ne kadar kırılsan da, kandırılsan da güzel bakmayı bir türlü bırakmıyorsun. Bazı kadınlar çok naif, içleri enkaz, dışları çiçek.”
İyi değilim ama kötü de değilim. Havanın kapalı olup da yağamaması gibi. Sevinemiyorsun da, üzülemiyorsun da. Böyle içinde bir şey eksik de anlayamıyorsun ama biliyorsun bunu. Arada kalmışlık, hiçlik, nedensizlik ve nereye gittiğini bilmemezlik. Bir karmaşanın içindeymiş gibi. Tam da böyle...