"Bazen, sevdiğiniz insan kendi içine girip gözden kaybolur. Kapısız bir katedralin önünde duran biçare bir dindar gibi,içeri girenin dışarı çıkacağı bir geçit bulabilmek için sevdiğiniz insanın etrafında dolaşmaya başlarsınız.
Durumunuz korkunçtur.
Sevdiğiniz karşınızdadır, işte onun saçları, onun dudakları, onun gözleri, onun sesi, onun gülümseyişi, onun bakışı, onun duruşu ama bütün bunlar onu, sizin sevdiğiniz “o” yapmaya yetmemektedir, “o” kendi içinde kaybolmuştur.
Eğer tümüyle ortadan yok olmuş olsa, bütün dünyayı gezip onu aramaya razısınızdır ama aradığınız, önümüzde durmaktadır ve o ,sizin aradığınız değildir.
Onu arabileceğiniz başka bir yer de yoktur.
Çaresizliklerin en insafsızıdır bu.
Kaybolanı bulabilmek için, onun içinde kaybolduğu insana sarılırsınız.” – Ahmet Altan