Tiamat ve Dünya'nın rolleri ve onlara yapılan göndermeler, görülen o ki, birbirinin yerine geçebilmektedir. Dünya, yeniden bedenlenen Tiamat'tır. Ay'a, Dünya'nın "koruyucusu" denir;
Tiamat'ın Kingu'ya, baş uydusuna koyduğu ad da budur.
Sümer metinleri, sadece diğer tanrıların değil, bazen seçilmiş fanilerin de, çoğunlukla ölümlülükten
kurtulma amacıyla Anu'nun mekânına gitmelerine izin verildiğini anlatırlar.
Musa, çölde Rab Tanrı için bir "Mesken" yaptığında, bunu Rab tarafından sağlanan çok detaylı
talimatlara göre yapmıştı. Kral Süleyman Kudüs'teki ilk Tapınağı, Rab ona "bilgelik verdikten" sonra
kurmuştu. Peygamber Hezekiel'e "tanrısal bir vizyonda", "görünüşü tunç görünüşü gibi ve elinde
keten bir ip ve bir ölçü kamışı olan bir adam" tarafından ikinci tapınak için çok detaylı plânlar
gösterildi. Ur'un yöneticisi Ur-Nammu ise bin yıl kadar önce tanrısının ona kendisi için bir tapınak
inşa etme emrini ve eline bir ölçü kamışı ve ip yumağı tutuşturarak ilgili talimatları nasıl verdiğini
anlatmıştı.
Musa'dan 1200 yıl kadar önce Gudea da aynı iddiada bulunmuştu. Çok uzun bir yazıta kaydettiği
talimatlar, bir vizyon sırasında ona verilmişti. "Gökler gibi parıldayan bir adam", yanı başında "ilâhî
bir kuş" durmaktaydı, "bana tapınağını inşa etme emrini verdi." Bu "adam", "başındaki taca göre bir
tanrı olduğu aşikârdı", daha sonra tanrı Ningirsu olarak tanımlanmıştır. Beraberinde "göklerdeki en
sevdiği yıldızın tabletini tutan" bir tanrıça vardı, diğer elinde ise "kutsal bir asa" tutmaktaydı, bununla
Gudea'ya "en sevdiği gezegeni" işaret ediyordu. Yine bir tanrı olan üçüncü bir adam ise elinde
değerli taştan bir tablet tutuyordu; "içinde bir tapınağın plânı vardı". Gudea'nın heykellerinden biri
onu oturmuş, tablet dizlerinin üstünde, ilâhî çizim açıkça görülebilecek şekilde göstermektedir.