Agatha Christie romanlarına "On Küçük Zenci" isimli kitabı okuyarak başlamıştım. Kitabın üzerimdeki etkisi o kadar büyüktü ki yazara o an hayran kalmıştım.
Bu kitap, yani 16:50 Treni yazarın çok severek okuduğum ve hayran kaldığım kitaplarından biri oldu. Burada da önermek istedim. Yazarın olayı kurgulayışı o kadar güzel ki, sanki kitabı okumuyor kitaptaki insanlarla olaya şahit oluyorsunuz.
Kitabın konusu kısaca özetlemek gerekirse 16:50 Treni'ne binen bir kadının, farklı trendeki bir kadının öldürülmesine şahit olmasıyla başlıyor, kitap boyunca bu cinayetin bir rüya mı gerçek mi olduğu sorgulanırken bir yandan da değişik olaylar gelişmeye başlıyor.
Bilen bilir Agatha'nın kitaplarında suçluyu bulmaya çalışırken herkesten şüphelenilir. Bu kitapta da bu şüphe duygusu o kadar güzel uyandırılmıştı ki, kitabın sonunda şaşkınlığımı gizleyemedim.
Polisiye sevenlere, "akıcı bir kitap arıyorum acaba ne okusam" diyenlere, "bir süredir elime kitap alamıyorum farklı bir şeyler okusam da tekrar modumu yakalasam" diyenlere, "sıradaki kitabım ne olsun?" diye düşünenlere önerilir. Buyrun okuyun. :)
Okuyacak olan herkese şimdiden keyifli okumalar diliyorum. :)
